Basın Odası

Beykoz Kundura’nın yayımladığı haberler, bültenler, kurumsal kitimiz ve etkinlik kitlerimize ulaşabilirsiniz. Kitlerde paylaşılan görsellerle ilgili olarak Kullanım Koşulları metnini okumanızı rica ederiz.

İletişim

Beykoz Kundura’nın etkinlikleriyle ilgili basında kullanmak istediğiniz görsel veya yazılı malzeme taleplerinizle ilgili olarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.

info@beykozkundura.com

Basın listesi

Beykoz Kundura etkinliklerinin tanıtım malzemelerini düzenli olarak almak istiyorsanız, basın listemize üye olabilirsiniz. Katılmak için tıklayın.

Kullanım Koşulları

Beykoz Kundura’nın etkinlik kitlerindeki görseller basın ve tanıtım amaçlı olarak ücretsiz kullanılabilir. Sıkıştırılmış (.zip formatındaki) kitlerde yüksek çözünürlüklü görseller ve MS Word formatındaki basın bülteni bulunmaktadır. Kitleri indirdiğinizde aşağıdaki koşulları kabul etmiş olursunuz:
  • Etkinlik kitlerindeki dijital görseller sadece söz konusu etkinlikle ilgili olarak kullanılabilir. Kullanım mecraları dergi ve gazete (basılı veya çevrimiçi), televizyon programları ve internet sitelerini kapsar.
  • Görseli kullanılan eserin künye bilgilerine (varsa fotoğrafçı dahil) mutlaka yer verilmelidir.
  • Görsellerin çoğaltılması veya ticari amaçla kullanılması yasaktır.

 

Görsellerin kişisel ve akademik amaçlı kullanım için info@beykozkundura.com adresine yazabilirsiniz.

Cumhuriyet’in 102. yılında, Türkiye’nin sanayileşme tarihinin önemli tanıklarından biri olan Beykoz Kundura, endüstri mirasını koruma ve gelecek kuşaklara aktarma çalışmalarında yeni bir sayfa açıyor. 25 Ekim Cumartesi günü açılışı gerçekleştirilen Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi, bir fabrikanın belleğinden doğan çok katmanlı bir araştırma alanı olarak kapılarını araştırmacıların kullanımına açıyor.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte ülkenin sanayileşme ve modernleşme hikâyesine tanıklık eden Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, üretimden sosyal yaşama uzanan özgün yapısıyla yalnızca bir fabrika değil; aynı zamanda bir emek, dayanışma ve toplumsal dönüşüm mekânı olmuştu. Bugün bu miras, Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği çatısı altında yürütülen arşiv ve araştırma çalışmalarıyla yaşatılıyor.

2015 yılında başlatılan Sözlü Tarih Projesi ile temelleri atılan merkez; fabrika çalışanları ve ailelerinin tanıklıkları, üretim süreçlerine ait objeler, fotoğraflar, belgeler ve çizimlerden oluşan kapsamlı koleksiyonuyla Türkiye’nin endüstri, emek ve kültür tarihine ışık tutuyor. Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası’nın eski Kreş binasında konumlanan Merkez, bünyesinde bulunan Sümerbank, Etibank, Sac Ambarı ve Sözlü Tarih arşivleri ile kapsamlı koleksiyonun yanında Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası başta olmak üzere Osmanlı, Cumhuriyet dönemi sanayi tarihi ile emek çalışmaları, endüstri ve kültür mirası konularına odaklı bir ihtisas kütüphanesini de araştırmacıların kullanımına açıyor.

Fabrika döneminde müdüriyet binasında yer alan teknik kütüphaneden ilhamla kurulan Kundura Hafıza Kütüphanesi ise, Cumhuriyet’in bilgi üretme, paylaşma ve ilerleme ideallerini bugüne taşıyor. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi sanayi, iktisat, emek tarihi, kadın işçilerin deneyimleri ve kültürel miras alanlarına odaklanan zengin koleksiyonuyla araştırmacılar için üretken bir buluşma alanı sunuyor.

Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası’nın 200 yıllık tarihine ve sosyal hayatına odaklanan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrika’ya Sığan Dünya” sergi turu ile başlayan açılış programı; Kundura Hafıza Kütüphane ve Arşiv Sorumlusu Erdi Yüksel’in açılış konuşmasıyla devam etti. Gün boyu süren açılış kapsamında; Çelik Gülersoy Vakfı İstanbul Kitaplığı’ndan Hayri Fehmi Yılmaz, Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’nden Begüm Başoğlu Öner ve Bursa Büyükşehir Belediyesi Bursa Kent Arşivi’nden Dilek Yıldız Karakaş, kendi kurumlarının arşiv ve hafıza çalışmaları üzerinden deneyimlerini paylaştı.

Konuşmacılar, kurumlarının tarihsel gelişim süreçlerinden, arşivlerini ve koleksiyonlarını oluşturma biçimlerinden, bilgiye erişim ve koruma yöntemlerinden söz ederken; kent tarihi, yaratıcı endüstriler ve kültürel miras gibi farklı alanlara temas eden örnekler sundular. Farklı kurumların hafıza ve arşiv pratiklerini bir araya getiren bu buluşma, Türkiye’de kütüphane, arşiv ve bellek çalışmalarına dair güncel yaklaşımların tartışıldığı, kurumların bilgi üretimi ve aktarımındaki rollerinin değerlendirildiği zengin bir paylaşım ortamı yarattı.

Kütüphane ve hafıza kavramlarını farklı coğrafyalardan anlatılarla tartışmaya açan iki özel belgesel gösterimi Kasım ayında Beykoz Kundura’da

Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma’nın kütüphanesinin açılışı kapsamında çok özel iki belgesel gösterimi de Kasım ayında ücretsiz izleyicilerle buluşarak kütüphane ve hafıza kavramlarını farklı coğrafyalardan anlatılarla tartışmaya açacak. 15 ve 29 Kasım’da gösterilecek ‘Umberto Eco – Dünyanın Kütüphanesi (A Library of the World)’ kütüphaneyi bir düşüncenin evreni, hayalin mekânı ve kültürel sürekliliğin taşıyıcısı olarak ele alırken; 8 ve 22 Kasım tarihlerinde izleyiciyle buluşacak ‘Bir Kütüphane Nasıl Kurulur (How to Build a Library)’ ise Nairobi’deki iki kadının girişimi üzerinden, sömürge geçmişinin gölgeleriyle yüzleşerek kütüphaneyi toplumsal dönüşümün sahnesi haline getiriyor. Bu iki filmin karşılaşması, kütüphaneyi yalnızca bilgi arşivi değil, aynı zamanda hem bireysel hem de kolektif hafızanın ve kültürel direncin canlı, organik bir evren olarak yeniden tahayyül etmeye davet ediyor.

* Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi, randevu ile hizmet verecektir.

Beykoz Kundura Hakkında

Beykoz Kundura, Türkiye’nin sanayileşme tarihinin önemli tanıklarından biri olan ve kökeni 19. yüzyıl ortalarına uzanan Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın mirası üzerine inşa edilmiş çok yönlü bir kültür, sanat ve üretim merkezidir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte ülkenin endüstriyel ve sosyal gelişimine tanıklık eden fabrika, Cumhuriyet döneminde Sümerbank çatısı altında yeniden yapılandırılarak yalnızca bir üretim alanı değil; hastanesi, kreşi, sineması ve sosyal tesisleriyle bir yaşam alanı hâline gelmiştir. Bu yönüyle Beykoz Kundura, Türkiye’deki erken sanayi yerleşkeleri arasında özgün bir yere sahiptir.

2000’li yıllardan itibaren başlayan dönüşümle birlikte yapı kompleksi, endüstri mirasının korunması ve kültürel üretimle buluşması amacıyla yeniden işlevlendirilmiştir. Bugün Beykoz Kundura; sinema, sahne, sergi ve atölye programlarının yanı sıra Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi aracılığıyla geçmişin belleğini bugüne taşımakta, yaratıcı endüstriler ve sanatsal üretimler için ilham verici bir ortam sunarak endüstri mirası ile çağdaş kültür üretimini buluşturan öncü bir örnek olarak öne çıkmaktadır.

Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Hakkında

Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan Türkiye endüstri tarihine ışık tutan zengin bir koleksiyona sahiptir. Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası başta olmak üzere Sümerbank ve Etibank gibi kurumların arşivlerinden oluşan koleksiyon; fotoğraf, belge, obje ve sözlü tarih kayıtlarıyla fabrikanın kültürel mirasını geleceğe taşır.

2015’te Tarih Vakfı iş birliğiyle başlatılan Sözlü Tarih Koleksiyonu 200’ü aşkın fabrika çalışanı ve ailesinin tanıklıklarını toplarken; Sac Ambarı Koleksiyonu fabrikanın üretim ve sosyal yaşamına ait 5 binden fazla objeyi korur; Sümerbank ve Etibank koleksiyonları ise Türkiye’nin sanayi geçmişine dair binlerce görsel ve belgeyi bir araya getirir.

Kundura Hafıza Öğrenme Programları Hakkında

Kundura Hafıza, öğrenmeyi yalnızca bilgi aktarımı olarak değil, deneyim, sorgulama ve yaratıcılıkla iç içe bir süreç olarak ele alır. Kundura Hafıza, çocuk ve yetişkin atölyeleri aracılığıyla katılımcıların mekânı keşfetmesini, mirası sorgulamasını ve yaratıcı üretim yapmasını hedefler; çocuk atölyeleri robotik kodlama, kolaj, mimari, peyzaj ve dericilik gibi etkinliklerle yaklaşık çocuklara ücretsiz ulaşırken, yetişkin atölyeleri kâğıt, deri ve cam işçiliği gibi endüstri mirası temalı uygulamalar sunar. Kamusal programlar kapsamında, “Bir Fabrikaya Sığan Dünya” kalıcı sergisi fabrikanın tarihini, üretim süreçlerini ve sosyal hayatını öğrencilere ve halka aktarır.

Sözlü tarih atölyeleri ve “Vardiya” programı, katılımcılara arşiv ve sanat üzerinden üretim ve araştırma deneyimi kazandırır. Yaz okulu ve öğretmen eğitimleri, kültürel miras bilincini yaygınlaştırır ve bilgilerin başkalarına aktarılmasını sağlar. Panel, film, festival ve hafıza yürüyüşleri gibi etkinlikler geçmiş ile bugün arasında köprü kurarken, işaret dili turları ve dijital içeriklerle erişilebilirlik sağlanır. Tüm bu programlar, katılımcıların geçmişi deneyimlemesini, paylaşmasını ve kültürel miras bilincini toplumda yaygınlaştırmasını mümkün kılar.

Kundura Hafıza Kütüphanesi Hakkında

Beykoz Kundura’nın endüstri mirasını korumak, incelemek ve geleceğe aktarmak amacıyla kurulan Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi bünyesindeki kütüphane, 2015 yılından beri devam eden arşiv çalışmalarını tamamlayan bir ihtisas kütüphanesi niteliği taşır. Fabrika döneminde müdüriyet binasında hizmet veren teknik kütüphaneden ilhamla yeniden kurulan bu alan, fabrikanın bilgi üretme ve paylaşma geleneğini sürdürür.

Yaklaşık 5 bin eserden oluşan koleksiyon; deri ve kundura üretiminin yanı sıra Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi sanayi, iktisat, emek tarihi ve kültürel miras konularına odaklanır. Sümerbank ve Etibank arşivlerine ait basılı kaynakların yanı sıra kişisel bağışlarla da zenginleşen kütüphane koleksiyonu, Prof. Dr. Arzu Öztürkmen’in sözlü tarih, performans çalışmaları ve halkbilim alanlarındaki kitaplığını da bünyesinde barındırır.

Arşiv ve Araştırma Merkezi arşiv ve kütüphanesiyle; tarih, iktisat, sosyoloji, mimarlık ve tasarım gibi farklı disiplinlerdeki araştırmacılar için üretken bir buluşma noktası oluşturur.

Ayrıntılı bilgi için:
Evrim Eylem Şişman • e.eylemsisman@gmail.com • 0554 348 80 26

 

Kundura Hafıza’dan Gençler İçin Kültürel Miras Yaz Okulu Beykoz Kundura’da yer alan Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi, 18–22 Ağustos 2025 tarihleri arasında 14–17 yaş arası gençlere yönelik beş günlük özel bir yaz okulu düzenliyor. Programda interaktif dersler, uygulamalı atölyeler ve yaratıcı tasarım çalışmaları ile gençlerin kültürel miras konusundaki farkındalıklarının artırılması hedefleniyor.

Kundura Hafıza’nın geliştirdiği Kültürel Miras Yaz Okulu, katılımcılarına arkeoloji, mimarlık, şehircilik, müzecilik ve tarih gibi farklı disiplinler aracılığıyla somut ve somut olmayan kültürel mirası tanıma ve deneyimleme fırsatı sunuyor. Her gün, alanında uzman akademisyen ve eğitimciler eşliğinde teorik bilgiler paylaşılacak, ardından düzenlenecek atölyelerde bu bilgiler pratiğe dönüştürülecek.

Gençler, her günün sonunda edindikleri bilgi ve deneyimleri kendi özgün tasarımlarına dönüştürerek kültürel mirasla olan bağlarını kişisel bir düzeye taşıyacak. Yaz okulu sonunda tüm katılımcılara Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği tarafından Katılım Belgesi verilecek. Bu belge ile öğrenciler, aynı zamanda “Kültürel Miras Elçisi” unvanı kazanacak.

“Kültürel Miras Elçileri”, eğitim döneminde Kundura Hafıza ile temas halinde kalarak öğrendiklerini kendi okullarında ve çevrelerindeki ilkokullarda akranlarına aktaracak. Böylece yaz okulunun etkisi sadece bir haftayla sınırlı kalmayacak; kültürel miras bilinci daha geniş kitlelere yayılacak.

Daha fazla bilgi ve kayıt için: https://beykozkundura.com/

Cumhuriyet tarihinin en önemli sanayi atılımlarından biri olan Sümerbank, 92. kuruluş yıldönümünü 11- 12 Temmuz 2025 tarihlerinde düzenlenecek etkinliklerle Beykoz Kundura’da kutlayacak. Bu kapsamlı program; sergilerden atölyelere, söyleşilerden arşiv ziyareti, sergi turuna kadar uzanan geniş bir içerikle ziyaretçilere erken Cumhuriyet Dönemi mirası olan Sümerbank’ın hafızasını tazeleyen bir deneyim sunacak.

11 Temmuz Cuma akşamı Hafıza’nın kalıcı sergisi olan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrika’ya Sığan Dünya” rehberli sergi turuyla başlayacak etkinlikler, 12 Temmuz Cumartesi günü atölyeler ve söyleşilerle devam edecek. “Bellek ve Lezzet Buluşmaları” başlığı altında, 1971 tarihli Sümerbank dergisinden alınan tariflerle Çerkez Tavuğu ve Prenses Salatası hazırlanacak. Deri cüzdan tasarımı ve fotoğraf nakış atölyeleri, üretim ve hatırlama pratiklerini bir araya getirecek. Fabrika’nın eski marangozhane binasında gün boyu çocuk atölyeleri devam edecek.

Fabrika emeklileri ile sergi turunda üretim ve sosyo-kültürel hayat tanıklarından dinlenecek ardından Fabrika’nın kreşine geçilip burada Sümerbank kreşlerine dair anılar paylaşılacak. Kundura Hafıza Arşivi, ilk kez fiziksel olarak ziyaretçilere açılarak gelen ziyaretçilere arşiv belgeleriyle birebir temas olanağı sunulacak.

Etkinlik kapsamında M. Hakan Koçak ve İsmet Akça ile “Beykoz Kundura” kitap söyleşisi gerçekleştirilecek, kitabın yazım süreci yazar ve editor tarafından ele alınacak.

Sümerbank’ın köklü geçmişi, bu etkinliklerle birlikte yeniden hatırlanacak; kolektif üretim ve hafıza ekseninde bugünün ziyaretçileriyle buluşacak.

Program detayları ve bilet için www.beykozkundura.com’u ziyaret edebilirsiniz.

Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi, Türkiye’nin sanayileşme, modernleşme ve kültürel dönüşümüne yön veren Sümerbank ve Etibank’ın izlerini geleceğe taşıyor. Bugüne kadar 25.000’den fazla belge ve objeyi titizlikle toplayan, restore eden ve arşivleyen Kundura Hafıza, Türkiye’nin endüstri mirasına dair en kapsamlı arşivlerden birini oluşturuyor.

Koleksiyonda yer alan eserler, Kundura Hafıza tarafından restore ediliyor, korunuyor, belgeleniyor, Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya isimli ücretsiz sergi ile ilgililere, araştırma merkeziyle, araştırmacılara açılıyor, bilginin, bilimsel üretimin artışına fayda sağlanıyor.

Birlikte Daha Güçlü Bir Hafıza İnşa Edelim!

Kundura Hafıza, şimdi herkesi bu kolektif hafızanın bir parçası olmaya davet ediyor! Başlattığı açık çağrı ile Sümerbank ve Etibank’a dair yazışmalar, fotoğraflar, kitaplar, yayınlar, kartpostallar, kıyafetler, ayakkabılar ve diğer belge ve objeleri bağışlamak isteyenleri bekliyor. Bağışladığınız her bir eser, koleksiyonun genişlemesine ve çeşitlenmesine katkı sağlayacak, bağışçının adıyla belgelenecek ve korunacak, sizin de adınız bu köklü tarihin bir parçası olacak, restore edilerek gelecek nesillere aktarılacak, araştırmacılar ve ziyaretçiler için kalıcı bir kültürel kaynak olacak.

Adınızı tarihe kazıyın! Kolektif hafızanın bir parçası olmak ve bağışta bulunmak için bizimle hafiza@beykozkundura.com adresi üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi

2015 yılında Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası’nın eski çalışanları ile başlatılan sözlü tarih çalışmalarıyla faaliyetine başlayan Kundura Hafıza, Sümerbank, Etibank, Beykoz, Beykoz Kundura ve Deri Fabrikası ve İstanbul’un Endüstri mirasına dair binlerce belgeyi de arşivine kazandırdı. Çalışmalarına Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği çatısı altında devam eden Merkez, bir sivil toplum kuruluşu kimliği kazandı. Arşivin dijitalleştirilerek araştırmacılara açılması, tüm arşivin, sözlü tarih kayıtlarının ve kütüphanenin bir araya getirilmesiyle akademik dünyaya ve araştırmacılara kaynaklık edecek Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi hayata geçirildi. 2021 yılında sözlü tarih ve arşiv çalışmalarının ürünü olan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrika’ya Sığan Dünya” isimli ücretsiz ziyaret edilebilen kalıcı serginin kapıları ziyaretçilere açıldı. Tamamı ücretsiz paneller, eğitimler, çocuk ve yetişkin atölyeleri, yaz okulu, misafir sanatçı programları, kurumsal iş birlikleri ile akademik dünyanın ötesinde farklı yaş gruplarından ve ilgi alanlarından birçok kimseye ulaşılmaktadır.

 

 

Beykoz Kundura ziyaretçilerine zamanın ötesinde bir sergi deneyimi sunuyor. 30 Mayıs Cuma günü saat 19.30’da Beykoz Kundura’da profesyonel rehber eşliğinde gerçekleşecek olan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” sergisi, ziyaretçilere tarihi bir fabrikanın hafızasında yolculuk yapma fırsatı sunuyor.

İstanbul’un kültür ve sanat sahnesinde önemli bir yer edinen Beykoz Kundura, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri 14:00-18:00 saatleri arasında ziyarete açık olan kalıcı sergisinin kapılarını bu kez rehber eşliğinde kolektif belleğe açıyor. Ücretsiz olarak gerçekleştirilecek olan sergiyi gezmek isteyen ziyaretçilerin sınırlı kontenjan nedeniyle web sitesi üzerinden önceden rezervasyon yapmaları gerekiyor.

Kundura Hafıza arşivinden beslenen ve bir endüstri mirası alanının dönüşüm hikâyesini anlatan sergi, ziyaretçilere üretimin kalbinde bir zaman yolculuğu sunuyor. Katılımcılar, bir dönem ayakkabı ve deri üretiminin yapıldığı tarihi fabrika binalarını, üretim aletlerini ve Beykoz Kundura’nın dönüşüm sürecini profesyonel bir rehber eşliğinde keşfetme imkânı bulacak.

Beykoz Kundura, geçmişle bağ kurmak, bir fabrikanın hafızasında saklı hikâyelere tanıklık etmek ve kültürel bir yolculuğa çıkmak isteyen herkesi kalıcı sergisine bekliyor.

Daha fazla bilgi ve rezervasyon için:
www.beykozkundura.com

 

Tiyatro sahnesinin usta isimleri Aslı İçözü ve Şerif Erol’un başrollerini paylaştığı ve yönetmenliğini Ayşe Draz’ın üstlendiği, Forced Entertainment’ın çağdaş tiyatro klasiği “Tomorrow’s Parties”ın bugünün Türkiye’sine uyarlanmasıyla ortaya çıkan “Yarın Belki de”, 8 ve 22 Mart tarihlerinde Beykoz Kundura’da tiyatro severlerin karşında olacak. Lita House of Production ve Beykoz Kundura yapımcılığında hayata geçirilen “Yarın Belki de”nin biletlerine Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.

Çağdaş tiyatro sahnesinin önemli topluluklarından biri olan ve ortaklaşa üretim (devising) yönteminin öncülerinden sayılan Forced Entertainment’ın yarattığı ve özgün adı “Tomorrow’s Parties” olan oyununun bugüne ve bugünün Türkiye’sine uyarlaması olarak Lita House of Production ve Beykoz Kundura yapımcılığında hayata geçirilen “Yarın Belki de” Mart ayı gösterimleriyle seyirciyle buluşmaya devam ediyor.

Günümüzün umut ve korkularını geleceğe dair sorgulamalarla harmanlayarak sürükleyici bir tiyatro deneyimi sunan “Yarın Belki de” oyunun başrollerini tiyatro sahnesinin deneyimli isimleri Aslı İçözü ve Şerif Erol paylaşırken, oyunun yönetmen koltuğunda Ayşe Draz oturuyor.

Eleştirmenler tarafından “absürt ama iyimser,” “jilet gibi keskin” ve “akıllardan çıkmayan” olarak tanımlanan ve seyirciye hem eleştirel hem de mizahi bir perspektif sunan “Yarın Belki de”, modern tiyatronun yaratıcı güzelliğini yansıtarak geleceğe dair spekülasyonlardan ütopik ve distopik hayallere, politik kabuslardan bilim kurgu fantezilerine uzanan bir hikâyeyi sahneye taşıyor. Aşık atışması tarzındaki etkileyici performansıyla oyuncular, yalın bir sahnede geleceğe yönelik ihtimaller üzerine düşünceler sektirirken izleyicileri hem düşünmeye hem de gülmeye davet etmenin yanı sıra bugünün toplumsal sorunlarını ironik ve çarpıcı bir biçimde ele alıyor.

Lita House of Production ve Beykoz Kundura ortak yapımıyla sahneye taşınan ve sezon boyu gösterimleri devam edecek olan “Yarın Belki de”nin 8 ve 22 Mart tarihinde gerçekleşecek gösterimlerinin biletlerine Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.

“Yarın Belki de” Künye

Yönetmen: Ayşe Draz

Dramaturg: Özlem Hemiş

Çeviri: Semih Fırıncıoğlu

Uyarlama: Ayse Draz, Aslı İçözü, Şerif Erol, Özlem Hemiş, Bora Aksu

Yardımcı Yönetmen: Bora Aksu

Yönetmen Yardımcısı: Berfin Tolmaç

Oyuncular: Aslı İçözü, Şerif Erol

Işık Operatörü: Umut Rışvanlı, Hüseyin Ege Kök

Ses&Efekt Operatörü: Ayça Özkan

Yapım Koordinatörü: İzel Şenal

Yapım: Beykoz Kundura, Lita House of Production, Forced Entertainment

Yaş sınırı: +14

“Bir saatten biraz fazla…”

Tek Perde

Detaylı bilgi için:

Evrim Eylem Şişman

05543488026

Repertuvar sineması geleneğini yaşatan Kundura Sinema, restore edilmiş klasik filmlerden korku sinemasının unutulmaz yaratıklarını ve ikonik figürlerini bir araya getirerek özenle hazırladığı ‘Kundura Klasikleri: Canavarların Altın Çağı’ seçkisiyle 22 Şubat tarihine kadar sinemaseverlerle buluşmayı sürdürüyor.  Hem korkunun hem de insan doğasının derinliklerine dokunan bu özel programda katılımcılar gotik atmosferlerin ve unutulmaz canavarların altın çağını beyazperdede yeniden keşfetme fırsatı bulacak. Tek bir biletle iki film izleme imkânı sunan ve izleyicileri sinema tarihinin büyülü dünyasına davet ediyor programın biletlerine Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.

Repertuvar yaklaşımının yanı sıra modern sinemanın restore klasiklerine de özel bir alan açan Kundura Sinema, ‘Kundura Klasikleri: Canavarların Altın Çağı’ adlı yeni programı ile sinemaseverleri gotik atmosferlerin ve unutulmaz canavarların altın çağını beyazperdede yeniden keşfetmeye davet ediyor. 1930-1945 yılları arasında çekilmiş Drakula, Frankenstein, Kurt Adam gibi korku klasiklerinin restore edilmiş kopyalarının yanı sıra Suyun Sesi gibi çağdaş yapımların klasik canavar filmlerine getirdiği modern yorumlarla geçmişin ve bugünün sineması arasında benzersiz bir bağ kuran seçkisiyle ‘Kundura Klasikleri: Canavarların Altın Çağı’ izleyicisine hem korkunun hem de insan doğasının derinliklerine dokunan bir seyir deneyimi sunuyor.

‘Canavarların Altın Çağı’ programı kapsamında; Mary Shelley’nin edebi klasiğinden uyarlanan ve yönetmenliğini James Whale üstlendiği 1931 yapımı Frankenstein ve 1935’te çekilen Frankenstein’ın Gelini (Bride of Frankenstein) 8 Şubat Cumartesi günü beyazperde de sinemaseverlerle buluşacak. Frankenstein filmi takıntılı bir bilim insanının ölümden döndürdüğü ve dikişlerle bir araya getirilmiş bir cesetle yaptığı deneyler üzerinden bilim, etik ve insan doğasının sınırlarını sorgularken Frankenstein’ın Gelini ise aynı bilim insanının, yarattığı canavara bir eş yapmaya ikna olmasını konu alıyor.

Program 14 Şubat Cuma akşamı ise Guillermo del Toro’nun 2017’de çektiği Suyun Sesi (The Shape of Water) filmini sinemaseverlerle buluşturacak. Film dilsiz bir kadın olan Elisa’nın, çalıştığı laboratuvara getirilen gizemli bir su yaratığıyla kurduğu derin ve dokunaklı bağı merkeze alıyor. Venedik’te büyük ödül Altın Aslan’ı kazanan Suyun Sesi En İyi Film ve En İyi Yönetmen dâhil dört dalda Oscar ödülünün sahibi olmuştu.

‘Canavarların Altın Çağı’ programının bir diğer edebiyat uyarlama ise Bram Stoker’ın eserinden Tod Browning tarafından sinemaya uyarlanan 1931 yılı yapımı Drakula (Dracula) 15 Şubat Cumartesi günü gösterilecek. Transilvanya’daki şatosundan Londra’ya taşınmak isteyen Kont Drakula’nın dehşet saçan hikâyesini anlatan ve korku sinemasının mihenk taşlarından kabul edilen filmin ikonik karakteri Kont Drakula, Bela Lugosi’nin unutulmaz performansıyla âdeta ölümsüzleşiyor. Aynı gün gösterimi gerçekleştirilecek Lambert Hillyer imzalı Drakula’nın Kızı (Dracula’s Daughter) ise Drakula’nın doğrudan devam filmi olarak karşımıza çıkıyor. Bram Stoker’ın kısa öyküsünden esinlenen film, kontun kızı Marya Zaleska’nın kimlik, özgürlük ve içsel çatışmalarına odaklanarak izleyicisine güçlü bir anlatı sunuyor.

Programın kurt adam efsanesine dayanan iki ikonik film ile 22 Şubat Cumartesi günü tamamlanacak. George Waggner’ın yönettiği 1941 yapımı Kurt Adam (The Wolf Man), ormanda gizemli bir kurt adam tarafından ısırıldıktan sonra lanetlenen Larry Talbot’ın öyküsünü anlatıyor. Yalnızca bir canavar hikâyesi değil, aynı zamanda insan doğasının içsel çatışmalarını da ele alan güçlü anlatısıyla Kurt Adam, zamansız bir klasik olarak karşımıza çıkıyor. Seçkideki diğer kurt adam filminde ise bir başka ikonik figür tekrar hayat buluyor: Roy William Neill imzalı 1943 yapımı Frankenstein Kurt Adam’la Buluşuyor (Frankenstein Meets the Wolf Man), kendi lanetinden kurtulmak isteyen Larry Talbot’ı bu uğurda çıktığı yolculukta Frankenstein’a götürüyor. İnsan doğasının lanetleri ve kurtuluş arayışı üzerine etkileyici bir anlatı sunan film, sinema tarihindeki “canavar evreni” kavramının öncüleri arasında niteleniyor.

Kundura Sinema’nın program kapsamında hayata geçirdiği ve aynı gün içerisinde iki gösterim gerçekleşecek filmlerde geçerli olan ‘İki Film Birden’ uygulaması ile katılımcılar iki filmi tek bir biletle arka arkaya izleme imkânı yakalıyor. 22 Şubat tarihine kadar devam edecek ‘Kundura Klasikleri: Canavarların Altın Çağı’ programının biletlerine Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.

KUNDURA KLASİKLERİ: CANAVARLARIN ALTIN ÇAĞI PROGRAMI

8 Şubat 2025, Cumartesi

16:00 – Frankenstein 1931 / ABD / 70′ / Siyah & Beyaz / İngilizce ve Türkçe Altyazı

Frankenstein’ın Gelini 1935 / ABD / 75′ / Siyah & Beyaz / İngilizce ve Türkçe Altyazı

14 Şubat 2025, Cuma

21:00 – Suyun Sesi 2017 / ABD / 123′ / Renkli / İngilizce ve Türkçe Altyazı

15 Şubat 2025, Cumartesi

16:00 – Drakula 1931 / ABD / 75′ / Siyah & Beyaz / İngilizce ve Türkçe Altyazı

Drakula’nın Kızı 1936 / ABD / 71′ / Siyah & Beyaz / İngilizce ve Türkçe Altyazı

22 Şubat 2025, Cumartesi

16:00 – Kurt Adam 1941 / ABD / 70′ / Siyah & Beyaz / İngilizce ve Türkçe Altyazı

Frankenstein Kurt Adam’la Buluşuyor 1943 / ABD / 74′ / Siyah & Beyaz / İngilizce ve Türkçe Altyazı

Beykoz Kundura Hakkında

1800’lerin başına uzanan tarihiyle Türkiye’nin en önemli endüstri miraslarından biri olan Beykoz Kundura, kapsamlı bir restorasyonun ardından 2005’te film platosuna dönüşerek günümüz film ve dizi sektörünün kalbi oldu. 2018’den bu yana düzenlediği etkinlikler, konumu ve tarihi mekânlarıyla da İstanbul’un alternatif kültür ve sanat merkezlerinden biri haline geldi. Disiplinlerarası sahnesi Kundura Sahne, kürasyon programlarıyla dikkat çeken sineması Kundura Sinema, açıkhava etkinliği Bir Yaz Gecesi Festivali, sanatçı programı Vardiya ve felsefe, performans ve belgesel platformu KunduraLab ile kültür, düşünce ve sanatta yeni buluşma alanları ve üretim olanakları yaratan Beykoz Kundura, arşiv ve araştırma merkezi Kundura Hafıza ile de geçmişe bugünden bakıyor ve fabrikanın hafızasını tutmaya devam ediyor.


Ayrıntılı bilgi için:

Evrim Eylem Şişman • 0554 348 80 26

 

Beykoz Kundura’nın performanstan belgesel sinemaya, felsefeden antropolojiye, farklı disiplinlerin izinde tartışma ve üretim olanakları yaratmayı amaçlayan yeni platformu KunduraLab başlıyor. İstanbul’un önemli kültür ve sanat kurumlarından Beykoz Kundura’yı sanat odaklı bir düşünce ve üretim merkezine dönüştürmeyi amaçlayan programın ilki ise FelsefeLab olacak. Beykoz Kundura’nın kürasyonlarından yola çıkarak felsefi yöntemlerin izinde kavramları anlamaya ve okumaya davet eden FelsefeLab, 28 Ocak’ta akademisyen Dr. Umut Eldem’in “İnsan bir yapay zeka mıdır? başlıklı konuşması ile başlayacak ve 2021 yılı boyunca yapay zekadan bilimkurgu sinemasına, merak uyandırıcı konular etrafında şekillenecek programıyla tartışma ve keşif fırsatları sunacak.

İstanbul’un önde gelen kültür ve sanat kurumlarından Beykoz Kundura’yı sanat odaklı bir düşünce ve sanat merkezine de dönüştürmeyi amaçlayan KunduraLab başlıyor. Performanstan belgesel sinemaya, felsefeden antropolojiye, farklı disiplinlerin izinde yeni tartışma ve üretim olanakları sunacak platformun ilki ise FelsefeLab olacak.

Yapay zekanın felsefesi

Kundura Sinema & Sahne’nin kürasyonlarından yola çıkarak felsefi yöntemlerin izinde kavramları anlamaya ve okumaya davet eden FelsefeLab, 2021 yılı boyunca yapay zekadan bilimkurgu sinemasına, merak uyandırıcı konular etrafında konuşma ve film programları gerçekleştirecek. FelsefeLab’in ilk etkinliği ise akademisyen Dr. Umut Eldem’in “İnsan bir yapay zeka mıdır? başlıklı konuşması olacak. 28 Ocak Perşembe günü gerçekleşecek konuşma, Kundura Blog’da çevrimiçi gösterimi süren ​Uncanny Valley / Tekinsiz Vadi adlı oyundan yola çıkacak ve Hubert Dreyfus, Jacques Derrida, Benjamin Libet gibi düşünürlerin izinden giderek teknoloji felsefesi, davranışçılık, özgür irade, felsefi antropoloji gibi kavramları tartışmaya açacak.

FelsefeLab’in Dr. Umut Eldem ile konuşma serisi 4 Şubat’ta Yapay Zeka Hakları”, 18 Şubat’ta da Geleceğin Sentetik Dünyası” başlıklı konuşmalarla devam edecek.

Tekinsiz Vadidevam ediyor

Konuşmanın odağında yer alan Rimini Protokoll​ oyunu Uncanny Valley / Tekinsiz Vadinin çevrimiçi gösterimi ise kultur.beykozkundura.com‘da devam ediyor. Stefan Kaegi’nin yönettiği ve Alman yazar Thomas Melle’den referans alınarak kopyalanmış ve üretilmiş bir insansı robotun başrolünde olduğu oyun, tiyatroda yapay zeka kullanımını da yeni bir eşiğe taşıyor.

Umut Eldem’in “İnsan bir yapay zeka mıdır? başlıklı çevrimiçi konuşması 28 Ocak Perşembe akşamı saat 21:00’den itibaren beykozkundura.com’da yayınlanacak Zoom linkinden ücretsiz izlenebilecek.

Kundura Sahne‘nin bu yıl ilki düzenlenen performans geliştirme programı PerformLab, geçen hafta Beykoz Kundura’da gerçekleşti. Ayşe Draz, Melih Gençboyacı, Pelin Başaran ve S. Buse Yıldırım’ın sanat yönetmenliğinde gerçekleştirilen PerformLab’e Türkiye’den seçilen 9 sanatçı, Hollanda’dan katılan misafir sanatçılar eşliğinde çalışmalarını ve pratiklerini geliştirme fırsatı yakaladılar. Bir hafta boyunca Benjamin Kahn, Cherish Menzo, Khadija El Kharraz Alami ile Samara Hersch’in performans alanındaki özgün çalışma yöntemleriyle etkileşime giren katılımcılar, Türkiye’den  sanatçı İlyas Odman’ın Sanat Fermantoru olarak eşlik ettiği atölyede kendi turşularını kurarak sanatsal süreçlerini fermantasyon kavramı üzerinden yorumladılar. Kundura Sahne ile Productiehuis Theater Rotterdam ortaklığında ve Dutch Performing Arts’ın desteğiyle düzenlenen program, Hollanda ve Türkiye arasında sanatsal bir diyaloğun da başlangıcı olmayı amaçlıyor.

Kundura Sahne‘nin performans alanında disiplinlerarası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı PerformLab‘in ilki sona erdi. Türkiye’den ve Hollanda’dan sanatçıları buluşturan program, 29 Mayıs – 6 Haziran 2021 tarihleri arasında Beykoz Kundura’da gerçekleşti.

Türkiye ve Hollanda’dan sanatçılar buluştu

Ayşe Draz, Melih Gençboyacı, Pelin Başaran ve S. Buse Yıldırım’ın sanat yönetiminde gerçekleşen PerformLab’e Açık Çağrı sonucu seçilen 9 sanatçı, bir hafta boyunca Hollanda’dan misafir sanatçıların eşliğinde çalışmalarını ve pratiklerini geliştirme imkânı buldular.

Video, dans, performans gibi farklı disiplinlerden sanatçıları buluşturan PerformLab, yoğun çalışmalara ve paylaşımlara sahne oldu. Oyuncu ve performansçı Khadija El Kharraz Alami, ‘Re-claiming Space’ adlı çalışmasıyla katılımcıları sahnede kendi sesleriyle tanışmaya davet ederken; dansçı ve performansçı Cherish Menzo da ‘Chopped and Screwed’ tekniğini paylaştığı atölyesinde, hareket eden bedeni esnetme, deforme etme ve yıkıp yeniden inşa etmenin yollarını birlikte keşfe açtı.

Eğitimci, sanatçı, tiyatrocu ve yönetmen Samara Hersch atölyesinde katılımcıları, kendi işleriyle de irdelediği ‘mesafe’ ve ‘mahremiyet/yakınlık’ kavramlarının performatif olasılıklarını birlikte araştırmaya davet etti. Dansçı ve koreograf Benjamin Kahn ise atölyesinde, bir sonraki işi için üzerinde çalışmaya başladığı ‘çığlık’ atmayı katılımcılara sahne üzerinde hem ses hem beden için nasıl bir malzemeye dönüştürebileceklerini deneyimletti. Öte yandan katılımcılardan Nadir Sönmez kendi biyografik malzemesinden yola çıktığı ve performansın sanat piyasasındaki konumunu sorguladığı sunumunu, Barış Arman ise ada, izolasyon ve bir topluluk oluşturmak üzerine kurgulamakta olduğu yeni yere-özel işinin araştırma sürecini diğer katılımcılarla paylaştılar.

Benjamin Kahn ve Cherish Menzo aynı zamanda Kahn’ın tasarladığı ve Menzo’nun performansçı olarak yer aldığı, cinsiyet ve ırk kavramlarının yanı sıra üreten ve icra eden arasındaki iktidar ilişkilerini de sorunsallaştıran ve birçok festivalde adından hayranlıkla söz ettiren ‘Sorry, But I Feel Slightly Disidentified…’ adlı özgün işlerinin gösterimini de katılımcılara ve PerformLab’e özel bir hediye niteliğinde sundular.

Türkiye’den misafir sanatçı İlyas Odman da, sanatsal süreçlere fermantasyon kavramı üzerinden yeni bir bakış açısı kazandırarak Sanat Fermantoru olarak katıldı PerformLab’e. Katılımcıların kendi elleriyle turşu kurmalarıyla başlayan atölyede fermantasyon, sanatsal süreçleri yorumlamak ve anlamakta yaratıcı bir araca dönüştü.

Kundura Sahne ile Productiehuis Theater Rotterdam ortaklığında ve Dutch Performing Arts’ın desteğiyle ilki düzenlenen PerformLab, Türkiye ve Hollanda arasında olası sanat işbirlikleri kadar, sürdürülebilir bir sanatsal diyaloğun başlamasına yönelik ilk tohumları atmayı da hedefliyor.

İstanbul’un önemli kültür ve sanat kurumlarından Beykoz Kundura’nın bu yıl başlattığı sanat ve düşünce programı KunduraLab, performans alanında disiplinlerarası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı PerformLab ile devam ediyor. Türkiye’den performans alanında işler üretmeye ilgi duyan ve bu alanda deneyimi olan tüm sanatçılara açık olacak PerformLab’in ilk atölyesi için bugün beykozkundura.com‘da başlayan başvurular 1 Mart’a dek sürecek ve sonuçlar 22 Mart’ta açıklanacak. Farklı alanlardaki pratiklerine performansı da dahil ederek çalışmalarını çeşitlendirmek isteyen sanatçılara yeni yaratım araçları ve perspektifler kazandırmayı amaçlayan PerformLab’e seçilecek 10 sanatçı, 29 Mayıs – 6 Haziran 2021 tarihleri arasında yapılacak atölyeye katılımcı olarak davet edilecek. Kundura Sahne‘nin yeni kuşak sanatçılara yönelik araştırma ve geliştirme kurumu Productiehuis Theater Rotterdam ortaklığında ve Dutch Performing Arts’ın desteğiyle düzenleyeceği atölye, Hollanda ve Türkiye arasında sanatsal bir diyaloğun da başlangıcı olacak.

İstanbul’un önde gelen kültür ve sanat kurumlarından Beykoz Kundura’nın geçtiğimiz ay başlayan sanat ve düşünce programı KunduraLab, performans alanında disiplinlerarası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı PerformLab ile devam ediyor. Başvuruların bugün başladığı PerformLab’in ilk atölyesi, Türkiye’den performans alanında işler üretmeye ilgi duyan ve bu alanda deneyimi olan tüm sanatçılara açık olacak. 1 Mart’a dek sürecek başvuruların sonuçları ise 22 Mart’ta açıklanacak.

Araştırma ve sanatsal üretimlerini performans alanında sürdüren Ayşe Draz, sanatçı, küratör ve Productiehuis Theater Rotterdam’in Sanat Koordinatörü Melih Gençboyacı, performans sanatları küratörü ve yapımcısı Pelin Başaran ve Beykoz Kundura’nın küratörlüğünü yapan kültür&sanat direktörü S.Buse Yıldırım’ın jüriliğinde yapılacak değerlendirme sonucu seçilecek 10 sanatçı, 29 Mayıs – 6 Haziran 2021 tarihleri arasında PerformLab’in ilk atölyesine davet edilecekler. Beykoz Kundura ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleşecek 7 günlük atölye sonunda, katılımcıların gerçekleştireceği ve kültür sanat alanında önde gelen kurumların temsilcilerinin izleyici olarak davet edileceği bir sunum yapılması öngörülüyor.

Türkiye ile Hollanda arasında sanat işbirliği

Çalışmalarını Hollanda’da sürdüren ve alanlarında ön plana çıkan sanatçılar Cherish Menzo, Benjamin Kahn ve Khadija El Kharraz Alami’nin, Türkiye’den katılımcılar ile kendi pratikleri üzerinden deneyim paylaşımı gerçekleştirecekleri PerformLab Türkiye’den ve Hollanda’dan sanatçıları bir araya getirerek olası işbirliklerinin ve iki ülke arasında sürdürülebilir bir sanatsal diyaloğun da ilk tohumlarını atmayı hedefliyor. Açık çağrı, Türkiye’den performans alanında işler üretmeye ilgi duyan ve bu alanda deneyimi olan sanatçılara açık olurken, atölyeye katılım da ücretsiz gerçekleşecektir.

FelsefeLab devam ediyor

Beykoz Kundura’nın performanstan belgesel sinemaya, felsefeden antropolojiye, farklı disiplinlerin izinde yeni tartışma ve üretim olanakları sunmayı amaçlayan yeni platformu KunduraLab’in ilk halkası, geçtiğimiz ay başlayan FelsefeLab olmuştu. Kundura Sinema & Sahne’nin kürasyonlarından yola çıkarak felsefi yöntemlerin izinde kavramları anlamaya ve okumaya davet eden FelsefeLab, 2021 yılı boyunca yapay zekadan bilimkurgu sinemasına, merak uyandırıcı konular etrafında konuşma ve film programları gerçekleştirecek. FelsefeLab’in Dr. Umut Eldem ile gerçekleşecek konuşma serisi 11 Şubat’ta “Yapay Zeka Hakları”, 25 Şubat’ta da “Geleceğin Sentetik Dünyası” başlıklı konuşmalarla devam edecek.

Beykoz Kundura’nın felsefi yöntemlerin izinde kavramları anlamaya ve okumaya davet eden yeni platformu FelsefeLab’in konuşmalar serisi Yapay Zeka Hakları ile devam ediyor. Akademisyen Dr. Umut Eldem’in konuşmacı olacağı etkinlik, insanlar ile yapay zekaya sahip robotların yakın gelecekteki birlikteliklerini hukukî, siyasi ve ahlakî yönleriyle tartışmaya açarken, “Yapay zekaya sahip varlıklar, haklara ve sorumluluklara sahip bir birey sayılabilir mi?” sorusunun da peşine düşecek. Ücretsiz gerçekleşecek Yapay Zeka Hakları adlı konuşma yarın akşam saat 21:00’den itibaren beykozkundura.com’da izlenebilecek.

İstanbul’un önde gelen kültür ve sanat kurumlarından Beykoz Kundura’nın kürasyonlarından yola çıkarak felsefi yöntemlerin izinde kavramları anlamaya ve okumaya davet eden yeni platformu FelsefeLab’in konuşmalar serisi Yapay Zeka Hakları ile devam ediyor.

Kundura Blog’da çevrimiçi gösterimi süren ​Uncanny Valley / Tekinsiz Vadi adlı oyundan yola çıkarak hazırlanan ve akademisyen Dr. Umut Eldem’in konuşmacı olacağı etkinlik, “Yapay zekaya sahip varlıklar, haklara ve sorumluluklara sahip bir birey sayılabilir mi?” sorusunun peşine düşecek. İnsanlar ile yapay zekaya sahip robotların bir arada yaşamaya başlayacağı ve çok yakınımızda olan bir geleceği hukukî, siyasi ve ahlakî yönleriyle sorgulayacak olan konuşma; Peter Singer, Colin Allen, Gary Varner, David Gunkel, Emmanuel Levinas gibi düşünürlerin izinden giderek teknoloji felsefesi, davranışçılık, özgür irade, felsefi antropoloji gibi kavramları tartışmaya açacak.

Umut Eldem’in “İnsan bir yapay zeka mıdır? başlıklı çevrimiçi konuşması yarın akşam (11 Şubat) saat 21:00’den itibaren beykozkundura.com’da yayınlanacak Zoom linkinden ücretsiz izlenebilecek.

Tekinsiz Vadi’ Kundura Blog’da

Konuşmanın odağında yer alan Rimini Protokoll​ oyunu Uncanny Valley / Tekinsiz Vadinin çevrimiçi gösterimi ise kultur.beykozkundura.com‘da devam ediyor. Stefan Kaegi’nin yönettiği ve Alman yazar Thomas Melle’den referans alınarak kopyalanmış ve üretilmiş bir insansı robotun başrolünde olduğu oyun, tiyatroda yapay zeka kullanımını da yeni bir eşiğe taşıyor.

Yapay zekanın felsefesi

Kundura Sinema & Sahne’nin kürasyonlarından yola çıkarak felsefi yöntemlerin izinde kavramları anlamaya ve okumaya davet eden FelsefeLab, 2021 yılı boyunca yapay zekadan bilimkurgu sinemasına, merak uyandırıcı konular etrafında konuşma ve film programları gerçekleştirecek. FelsefeLab’in Dr. Umut Eldem ile konuşma serisi 25 Şubat’ta Geleceğin Sentetik Dünyası” başlıklı konuşmasıyla devam edecek.

Beykoz Kundura’nın bu yıl başlattığı ve ilki “Yapay Zeka” temasıyla gerçekleşen düşünce platformu FelsefeLab, bu ay Star Wars okumaları ile devam ediyor. Dr. Umut Eldem’in eşliğinde yapılan ve kavramları felsefi yöntemlerin izinde anlamaya ve okumaya davet eden FelsefeLab, George Lucas’ın 1977’de çektiği “A New Hope” filmi ile başlayıp evrenini televizyon dizileri, animasyonlar ve çizgi romanlarla genişleten, yalnızca bilimkurgu sinemasını değil, edebiyattan televizyona, modadan siyasete ve popüler kültüre, birçok alanı derinden etkilemiş Star Wars serisini metafizik, siyaset ve etik temaları etrafında yorumlayacak. 6 Nisan Salı akşamı saat 21:00’de Güç Bizimle mi?adlı sohbetle başlayacak seri, 20 Nisan’da Karşı mı ayna mı?: İmparatorluk ve İsyancılar ile devam ederken, Star Wars Günü olan 4 Mayıs’ta da “İyi bir Jedi Nasıl Yaşar? adlı konuşmayla sona erecek. Ücretsiz gerçekleşecek FelsefeLab konuşmaları beykozkundura.com’da izlenebilecek.

Beykoz Kundura’nın Şubat ayında başlattığı ve felsefi yöntemlerin izinde kavramları anlamaya ve okumaya davet eden düşünce platformu FelsefeLab devam ediyor. Geçtiğimiz ay “Yapay Zeka” temasını odağına alan FelsefeLab, akademisyen Dr. Umut Eldem’in eşliğinde bu ay Star Wars evrenine açılıyor

George Lucas’ın 1977 yılında yönettiği “A New Hope” filmi ile başlayan ve yıllar içerisinde evrenini televizyon dizileri, animasyonlar ve çizgi romanlarla genişleterek devam eden Star Wars serisini metafizik, siyasi ve etik temaları altında inceleyecek olan sohbet serisi, kimi zaman Hegel’den kimi zaman da Kant’tan yola çıkarak Adam Barkman, Judith Barad, William Lindenmuth gibi modern düşünürlere de uğrayacak ve bu benzersiz evreni unutulmaz kahramanlarının izinde ve farklı etik yaklaşımlarla yorumlayacak.

6 Nisan Salı akşamı gerçekleşecek ilk Star Wars okumasıGüç Bizimle mi?adlı konuşma olacak. Umut Eldem, hem Jedi hem de İmparatorluk şövalyeleri tarafından kullanılan ve evrenin tamamına dağılmış Güç’ün metafizik ve toplumsal bağını Hegel felsefesi ışığında değerlendirecek. Hegel’in Tin ve toplumsal bilinç üzerine geliştirdiği düşüncelerin ışığında ilerleyecek ve irade, nedensellik, diyalektik, zamanın ruhu gibi temaların etrafında gelişecek olan konuşma; iyi ve kötünün Güç’teki birlikteliği, Güç’ü kullanmak için gerekli olan eğitim, erdem ve toplumsallık, Güç’ün bireysel iradenin bir uzantısı olması, toplumların yaşayışları, inanç ve değerlerinin metafizik anlayışa etkisi gibi konuları tartışmaya açacak.

FelsefeLab’in Star Wars okumaları 20 Nisan’daKarşı mı ayna mı?: İmparatorluk ve İsyancılar ile devam ederken, tüm dünyada kutlanan Star Wars Günü olan 4 Mayıs’ta da “İyi bir Jedi Nasıl Yaşar?adlı konuşma gerçekleşecek. Söyleşiler saat 21:00’den itibaren beykozkundura.com’da yayınlanacak Zoom linkinden ücretsiz izlenebilecek.

Türkiye’nin önemli endüstri miraslarından ve kültür merkezlerinden Beykoz Kundura 2022’ye misafir sanatçı programı Vardiya ile ‘merhaba’ diyor. Vardiya’nın ‘korumak, gözetmek, nöbet tutmak’ anlamlarından yola çıkarak kurgulanan ve Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’ndaki işçilerin vardiyalı çalışma sisteminden esinle yaratılan programa her yıl, Türkiye’den farklı disiplinlerde çalışan üç sanatçı davet edilecek. 10 gün boyunca Beykoz Kundura’da, Kundura Hafıza’nın binlerce obje, ses kaydı ve fotoğraftan oluşan arşivinde zaman geçirecek sanatçılar, özgün sanat pratiklerinden yola çıkarak ve farklı araştırma yöntemleri deneyerek geçmişi ve tarihi bugünden yorumlayacaklar. Kundura Sahne’nin performans pratiğine olan deneysel, yenilikçi ve araştırmacı bakışı ile Kundura Hafıza’nın yerel bilgeliğin peşinde, yitirilenleri koruyan yaklaşımının birleşiminden doğan Vardiya, yeni düşünme ve karşılaşma alanları yaratmayı amaçlıyor. Bugün başlayan Birinci Vardiya’nın ilk sanatçısı ise; dikiş, çizim ve resmin yanı sıra fotoğraf, video ve ses enstalasyonlarını kullanarak yarattığı işlerle güncel sanat dünyasının önde gelen isimlerinden birine dönüşmüş Gözde İlkin olacak. Sosyal kimliği, süreçleri temsil eden birer hafıza nesnesi olan masa örtüsü, perde, çarşaf gibi buluntu ev kumaşları üzerinde çalışarak inşa eden sanatçı, kumaşları, ürettiği motifleri ve imajları sahnelediği bir alan olarak kullanmasıyla tanınıyor. Vardiya ile ilgili detaylı bilgiler beykozkundura.com’da.

1800’lerin başına uzanan tarihi ile Türkiye’nin en önemli endüstri miraslarından olan ve 2018’den beri de İstanbul’un gözde kültür ve sanat merkezlerinden birine dönüşen Beykoz Kundura 2022 yılına, misafir sanatçı programı Vardiya ile ‘merhaba’ diyor.

Fabrika işçilerinin vardiya sisteminden ilhâmla

Türkiye’den ve farklı disiplinlerden üç sanatçının seçilerek davet edileceği ve yılda bir kez gerçekleşecek Vardiya; arşivi koruyan, gözeten ve nöbet tutan bir çalışma dizilimi kurgusuyla tasarlandı. Venedikçe ‘vàrdia’ ile İtalyanca ‘guardia’ sözcüklerinden ve ‘korumak, gözetmek, nöbet tutmak’ anlamlarındaki İtalyanca ‘guardare’ fiilinden Türkçeye uyarlanmış ‘vardiya’ kelimesinin sözlük anlamından esinle yaratılan program, Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nda işçilerin birbirlerine nöbetlerini devrettikleri vardiya çalışma sisteminden ilhâmla kurgulandı.

Bugün (14 Ocak) başlayan Vardiya kapsamında sanatçılar, 10 gün boyunca Kundura Hafıza’nın arşivinde zaman geçirecek ve kendilerinde uyandırdığı fikir ve ilham ile fikirler üretecekler; on günün sonunda ayrılırken de bir sonraki nöbeti tutacak sanatçıya biriktirdiklerini devirde bulunacaklar. Programın son etabında ise üç sanatçı bir araya gelecek ve çalışmalarını Beykoz Kundura’da seyirciye açık bir programda sunacaklar.

Kundura Sahne ve Kundura Hafıza ortaklığında hayata geçirilecek Vardiya, sanat ve arşivin buluştuğu yeni düşünme ve karşılaşma alanları yaratmayı amaçlıyor.

Birinci Vardiya’nın ilk sanatçısı Gözde İlkin

Kundura Sahne’nin performans pratiğine olan deneysel, yenilikçi ve araştırmacı yaklaşımı ile Kundura Hafıza’nın yerel bilgeliğin peşinde, yitirilenleri koruyan yaklaşımının birleşiminden doğan Vardiya’nın ilk sanatçısı ise; dikiş, çizim ve resmin yanı sıra fotoğraf, video ve ses enstalasyonlarını kullanarak yarattığı işlerle güncel sanat dünyasının önde gelen isimlerinden birine dönüşmüş Gözde İlkin olacak. Sosyal kimliği, süreçleri temsil eden birer hafıza nesnesi olan masa örtüsü, perde, çarşaf gibi buluntu ev kumaşları üzerinde çalışarak inşa eden sanatçı, kumaşları, ürettiği motifleri ve imajları sahnelediği bir alan olarak kullanmasıyla tanınıyor. Kumaşlar üzerindeki motifleri ve çizimleri, günümüzün kültürel bilgilerini, politik ve sosyal ilişkilerini ve toplumsal cinsiyet meselelerini tasvir ediyor. İlkin ayrıca, aidiyet hissinin farklı formlarını keşfetmek için doğanın izlerini sürüyor ve doğadan ilham alan formları ile bitkilerin, hayvanların ve insanların birbirine yaklaşan iyileştirici ve dönüştürücü etkilerini takip ediyor.

Vardiya, Şubat ve Mart aylarında, müzisyen, davulcu ve grafik tasarım sanatçısı Alican Tezer ve çağdaş dans sanatçısı, koreograf ve öğretim görevlisi Canan Yücel Pekiçten ile devam edecek.

Türkiye’nin önemli endüstri miraslarından ve kültür merkezlerinden Beykoz Kundura’nın Ocak ayı ortasında güncel sanatçı Gözde İlkin ile başlayan misafir sanatçı programı Vardiya, multi-enstrümantalist, disiplinlerarası sanatçı ve davulcu Alican Tezer ile devam ediyor. Kurucularından da olduğu Ayyuka’nın yanı sıra, Athena, Büyük Ev Ablukada ve İnsanlar gibi müzik gruplarıyla yaptığı çalışmalar ve birçok albüm kapağı, poster, sahne ve video tasarımlarıyla tanıdığımız sanatçı, 10 gün boyunca Kundura Hafıza’nın arşivinde zaman geçiren Gözde İlkin’in deneyimlerini devralacak ve kendi araştırma odaklı üretim sürecine başlayacak. Bu yıl ilki düzenlenen ve Türkiye’den farklı disiplinlerde çalışan üç sanatçının davet edilerek katıldığı Vardiya, yeni düşünme ve karşılaşma alanları yaratmayı amaçlıyor. Vardiya’nın ‘korumak, gözetmek, nöbet tutmak’ anlamlarından yola çıkarak kurgulanan ve Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’ndaki işçilerin vardiyalı çalışma sisteminden esinle yaratılan program, Kundura Sahne’nin performans pratiğine olan deneysel, yenilikçi ve araştırmacı yaklaşımı ile Kundura Hafıza’nın yerel bilgeliğin peşinde, yitirilenleri koruyan bakışının birleşiminden doğdu. Kundura Hafıza’nın binlerce obje, ses kaydı ve fotoğraftan oluşan arşivini, özgün sanat pratikleri ve farklı araştırma yöntemleri ile yeniden yorumlayacak sanatçılar, yıl ortasında Beykoz Kundura’da seyirciye açık gerçekleşecek bir programda deneyimlerini paylaşacaklar. Vardiya ile ilgili detaylı bilgiler beykozkundura.com’da.

Türkiye’nin en önemli endüstri miraslarından olan ve 2018’den beri de İstanbul’un gözde kültür ve sanat merkezlerinden birine dönüşen Beykoz Kundura’nın misafir sanatçı programı Vardiya devam ediyor. Ocak ortasında güncel sanatçı Gözde İlkin ile başlayan programda şimdi sıra, multi-enstrümantalist, disiplinlerarası sanatçı ve davulcu Alican Tezer’de olacak.

Kurucularından da olduğu Ayyuka’nın yanı sıra, Athena, Büyük Ev Ablukada ve İnsanlar gibi müzik gruplarıyla yaptığı çalışmaları ve birçok albüm kapağı, poster, sahne ve video tasarımlarıyla tanıdığımız sanatçı, 2018’den beri üretimlerine Berlin’de devam ediyor. Müzik ve tasarımda doğaçlamanın önemine inanan Tezer, estetik öğeleri bir araya getirerek, hissi ve fikri bir arada tutabilecek işler üretiyor. Sanatçı, 10 gün boyunca Kundura Hafıza’nı arşivinde zaman geçiren Gözde İlkin’in deneyimlerini devralacak ve kendi araştırma odaklı üretim sürecine başlayacak.

Fabrika işçilerinin vardiya sisteminden ilhâmla

Türkiye’den ve farklı disiplinlerden üç sanatçının seçilerek davet edildiği ve yılda bir kez gerçekleşecek Vardiya; arşivi koruyan, gözeten ve nöbet tutan bir çalışma dizilimi kurgusuyla tasarlandı. Venedikçe ‘vàrdia’ ile İtalyanca ‘guardia’ sözcüklerinden ve ‘korumak, gözetmek, nöbet tutmak’ anlamlarındaki İtalyanca ‘guardare’ fiilinden Türkçeye uyarlanmış ‘vardiya’ kelimesinin sözlük anlamından esinle yaratılan program, Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nda işçilerin birbirlerine nöbetlerini devrettikleri vardiya çalışma sisteminden ilhâmla kurgulandı.

Deneyimleri seyirciyle de buluşacak

Sanatçılar, 10 gün boyunca Kundura Hafıza’nın arşivinde zaman geçiriyor ve bir önceki sanatçıdan devraldığı araştırma odaklı üretimini kendi pratikleriyle geliştirerek özgün fikirler üretiyor; on günün sonunda ayrılırken de bir sonraki nöbeti tutacak sanatçıya biriktirdiklerini devirde bulunuyorlar. Programın son etabında ise üç sanatçı bir araya gelecek ve yıl ortasında Beykoz Kundura’da seyirciye açık gerçekleşecek bir programda deneyimlerini paylaşacaklar.

Kundura Sahne ve Kundura Hafıza ortaklığında hayata geçirilen, sanat ve arşivin buluştuğu yeni düşünme ve karşılaşma alanları yaratmayı amaçlayan Vardiya‘nın üçüncü ve son sanatçısı ise, çağdaş dans sanatçısı, koreograf ve öğretim üyesi Canan Yücel Pekiçten olacak.

Beykoz Kundura’nın disiplinlerararası performans sahnesi Kundura Sahne, yarın akşam özgün dans projesi REVERT ile açılıyor. Dans sanatçısı, koreograf ve akademisyen Tuğçe Ulugün Tuna’nın Kundura Sahne’ye özel tasarladığı REVERT, insan bedeninin ilkelliği, zekâsı ve zamansızlığına odaklanıyor. “Eklentilerden arınmak ve başlangıç yapısına, ilkel ve kök olana dönmek” anlamları taşıyan ‘Revert’ kelimesinden hareketle ve bütünsel yaklaşımla hazırlanan eser; beden aracılığıyla, yolculuğa, arayışlara ve gerçek ile sürreal arasındaki ince köprüye bakıyor. Bir Kundura Sahne yapımı olan REVERT’in Tuğçe Ulugün Tuna’nın eşliğinde hazırlanan ses tasarımını Metin Kalaç, ışık tasarımını ise Utku Kara üstlendi. 7 Kasım’a dek sahnelenecek ve Cuma’dan Pazar’a, üç gün boyunca sınırlı sayıda izleyici ile buluşacak gösterinin biletlerini beykozkundura.com adresinden satın alabilirsiniz.

Beykoz Kundura’nın performans sanatlarına yenilikçi ve disiplinlerarası bir alan yaratmayı amaçlayan sahnesi Kundura Sahne, pandemi nedeniyle ertelenen açılışını yarın akşam (1 Ekim) özgün dans projesi REVERT ile yapıyor.

Dans sanatçısı, koreograf ve akademisyen Tuğçe Ulugün Tuna’nın konsept, koreografi ve videografisini üstlendiği “REVERT: Zaman Aşıldı”; insan bedeninin ilkelliğine, zekâsına ve zamansızlığına odaklanan disiplinlerarası bir dans projesi. Kundura Sahne’ye özel tasarlanan eser; geçmiş ile gelecek arasında duran beden üzerinden, bilincin tüm katmanlarındaki bütünün bilgisi, deneyimi ve itkisini şimdiki ana taşımayı amaçlıyor.

Beden ve dans ile ‘köklere dönmek’

Bedeni, zamanı aktarma, taşıma, iletme aracı olarak ele alan Tuğçe Ulugün Tuna, beden aracılığıyla, yolculuğa, arayışlara ve gerçek ile sürreal arasındaki ince köprüye odaklanıyor. Sanatçının gördüğü bir rüyadan açığa çıkan REVERT, “Eklentilerden arınmak ve başlangıç yapısına, ilkel ve kök olana dönmek” anlamları taşıyan ‘Revert’ kelimesinden hareketle yola çıktı ve bütünsel yaklaşımla pandemi sürecinde üretildi. Tuğçe Ulugün Tuna’nın eşliğinde ses tasarımını Metin Kalaç, ışık tasarımını Utku Kara’nın üstleneceği eserde sanatçıya çağdaş dans sanatçıları Aybike İpekçi, Diren Ezgi Yıldızkan, Ekin Ançel, Ezgi Yaren Karademir, Furkan Yılmaz, Gizem Seçkin, Hilal Sibel Pekel, Umut Özdaloğlu, Yoseob Kim eşlik edecek.

7 Kasım’a dek Cuma günleri tek seans, Cumartesi ve Pazar günleri ise iki seans halinde seyirciyle buluşacak REVERT’in İndirimli 60 TL, Tam 80 TL’den satışa sunulan biletlerini beykozkundura.com adresinden satın alabilirsiniz.

Bir sahneden fazlası

1800’lerin başına uzanan tarihi ile Türkiye’nin önemli endüstri miraslarından olan, 2018’den beri de İstanbul’un gözde kültür ve sanat merkezine dönüşen Beykoz Kundura’nın çatısı altında kurulan Kundura Sahne, çağdaş performans sanatlarına odaklanarak yenilikçi ve disiplinlerarası bir alan yaratmayı amaçlıyor.

Hollandalı Theater Advies ve TenBras firmalarının danışmanlığında 2020 yılında tamamlanan sahne, etkileyici restorasyonuyla dikkat çekerken; İtalyan ve Orta Sahne olmak üzere farklı kullanımlara sağladığı imkânla yerli performans dünyası için de alternatif bir alan yaratacak.

Kundura Sahne, 50’den fazla dünya şehrinde sergilenen meşhur Rimini Protokoll projesi ‘Remote X’in yerel yapımcılığını üstlenerek geçen yıl başlattığı performansı Remote İstanbul ve Productiehuis Theater Rotterdam ortaklığında ve Dutch Performing Arts’ın desteğiyle Haziran ayında ilki yapılan konsept ve pratik geliştirme programı PerformLab’in de aralarında olduğu uluslararası projelere evsahipliği yapmayı da sürdürecek. Kundura Sahne’nin kapıları seyirciye ilk kez 1 Ekim 2021 tarihinde açılacak.

‘How To Enjoy Ceylon Tea’ Türkiyede ilk kez Beykoz Kundurada

Ödüllü özgün eserleri ile tanıdığımız dans sanatçısı, koreograf ve öğretim üyesi Canan Yücel Pekiçten’in son projesi How To Enjoy Ceylon Tea (Seylan Çayı’nın Tadı Nasıl Çıkarılır)”, Türkiye’de ilk kez Kundura Sahne’de seyirciyle buluşuyor. Dünya prömiyerini Amsterdam’da Podium Mozaïek’te yapan performans, 23 Nisan Cumartesi günü saat 18:00’de sahnelenirken, 24 Nisan Pazar günü de saat 17:00’de izlenebilecek. Son dönem çalışmalarında kadın bedeninin çağdaş sanattaki temsiliyet biçimleri üzerine yoğunlaşan Canan Yücel Pekiçten’in konsept, koreografi ve performansını üstlendiği “How To Enjoy Ceylon Tea (Seylan Çayı’nın Tadı Nasıl Çıkarılır)”, Georges Bizet’in oryantalist operası “İnci Avcıları”nın peşinde Sri Lanka’nın sömürge ürünü çayı Seylan’a ulaşan bir yolculuğa çıkaracak. Film meraklıları için de, kara film türünün meşhur femme fatale karakterlerinden Rose rolünde Marilyn Monroe’yu izleyeceğimiz kült gerilim “Niagara”, 4K çözünürlüğündeki restore gösterimi ile son kez Cumartesi günü Kundura Sinema’da olacak. Etkinlikler için sınırlı sayıda satışa sunulan biletleri beykozkundura.com adresinden alabilirsiniz.

Nisan ayı boyunca yerli sahnelerin özgün dans projelerine evsahipliği yapan Kundura Sahne’de bu hafta sonu, Canan Yücel Pekiçten’in son performansı “How To Enjoy Ceylon Tea (Seylan Çayı’nın Tadı Nasıl Çıkarılır)” Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşuyor. Dünya prömiyerini Amsterdam’da Podium Mozaïek’te yapan performans, 23 Nisan Cumartesi günü saat 18:00’de sahnelenirken, 24 Nisan Pazar günü de saat 17:00’de tekrarıyla Kundura Sahne’de olacak.

Seylan Çayı’nın tadını çıkarmanın “Öteki” yolları

Son dönem çalışmalarında kadın bedeninin çağdaş sanattaki temsiliyet biçimleri üzerine yoğunlaşan, ödüllü özgün eserleri ile tanıdığımız dans sanatçısı, koreograf ve öğretim üyesi Canan Yücel Pekiçten’in konsept, koreografi ve performansını üstlendiği “How To Enjoy Ceylon Tea (Seylan Çayı’nın Tadı Nasıl Çıkarılır)”, Georges Bizet’in oryantalist operası “İnci Avcıları”nın peşinde Sri Lanka’nın sömürge ürünü çayı Seylan’a ulaşan bir yolculuğa çıkaracak.

Canan Yücel Pekiçten, kolonyal bir ürün olan Seylan Çayı’nın tadını çıkarmanın “Öteki” yollarını aradığı performansının üretim sürecini şu sözlerle tarif ediyor: “‘Batı’ kültürünün simgesi operalar ve aryalar, bir süredir çalışmalarımın kritik kaynağı. Batılı klasik bir operaya ait arya üzerinde çalışarak onun bir parçasına dönüşürken, operanın konusu olan meseleleri tersyüz etmenin, yıkmanın ve yeniden yapmanın karşıtlığı ile ilgileniyorum. Bu sefer Georges Bizet’in ‘İnci Avcıları’ oryantalist operasının sesini duymak için düşüncelerim Seylan’ın kendisine uzandı ve beni Sri Lanka’nın sömürge ürünü çaya götürdü.”

4K ‘Niagara’ son kez Kundura Sinema’da

Bu hafta sonu sinema meraklıları için de, sinemada Marilyn Monroe efsanesinin başlangıcı sayılan 1953 yapımı suç filmi “Niagara”, 4K çözünürlüğünde restore gösterimi ile son kez Kundura Sinema’da olacak. 23 Nisan Cumartesi günü saat 17:00’de izleyebileceğiniz film, muhteşem oyunculukları ve ritmik temposu kadar Monroe’nun modadan popüler kültüre, derin izler bırakmış Rose karakteri ile de kara film türünün hazinelerinden.

Biletler beykozkundura.com’da

Performans için 110 TL’den, film gösterimi için Tam 85 TL, indirimli 65 TL’den satışa sunulan sınırlı sayıda biletleri beykozkundura.com adresinden satın alabilir, iki ve daha fazla bilet alımlarında %20 indirimden yararlanabilirsiniz. Ayrıca, Nisan ayı boyunca beykozkundura.com adresine yeni üye olanlara, Kundura Sinema ve Kundura Sahne etkinliklerinde %40 indirimli bilet fırsatı da sunuluyor.

Etkinlik öncesi Beykoz Kundura’yı yaşayın

Etkinlik günleri biletinizi ibraz ederek gösterimden 2 saat önce Beykoz Kundura’ya giriş yapabilir; dilerseniz yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, dilerseniz de Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya sergisini ücretsiz gezebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Beykoz Kundura’ya Yeniköy’den 20 dakikada bir kalkan motorlar ve şehir hatları vapur/feribotları ile denizden ulaşım sağlayabilir, etkinlik bitiminde de Beykoz Kundura’dan Taksim’e ve Üsküdar istikametinden Kadıköy’e hareket edecek servisleri ücretsiz kullanabilirsiniz. Deniz taksiyi tercih edecek izleyiciler Beykoz Kundura’nın özel iskelesine varabilir, karadan özel aracıyla gelecek izleyiciler de otopark hizmetinden ücretsiz yararlanabilirler.

Beykoz Kundura’nın performans ve tiyatro sahnesi Kundura Sahne’nin çevrimiçi programı bu ay, sıradışı projeleriyle tanınan İsviçreli yönetmen ve sanatçı Stefan Kaegi’yi ağırlıyor. Avrupa’nın en önemli sanat kolektiflerinden ​Rimini Protokoll’ün çatısı altında ürettiği ve Formula 1 yarışmacıları, evcil hayvan sahipleri, politikacılar gibi farklı alanlardan ‘profesyonel olmayan’ oyuncularla ürettiği oyunlarıyla tartışmalar yaratmış ve ödüller kazanmış Stefan Kaegi, 14 Ocak’ta gerçekleşecek Sanatçı Konuşması’nda sanat pratiklerini Türkiyeli izleyiciyle paylaşacak. Kundura Sahne’nin bir diğer sürprizi de, Kaegi’nin insansı robot üreterek sahnelediği ve tiyatroda yapay zeka kullanımını yeni bir dönüme taşıyan 2018 tarihli performansı Uncanny Valley / Tekinsiz Vadinin çevrimiçi gösterimi olacak. kultur.beykozkundura.com‘da gerçekleşecek gösterim Türkçe altyazı seçeneğiyle ücretsiz izlenebilecek.

Beykoz Kundura’nın 2021 bahar aylarında kapılarını açacak ve dans başta olmak üzere performans sanatlarına yenilikçi ve disiplinlerarası bir alan yaratmayı amaçlayan sahnesi Kundura Sahne’nin çevrimiçi programı bu ay, Avrupa tiyatrosunun provokatif ismi Stefan Kaegi’yi ağırlıyor. Farklı formlarda yarattığı etkileşimli, eğlenceli ve çarpıcı projeleriyle tanınan sanatçı, 14 Ocak Perşembe günü gerçekleşecek Sanatçı Konuşması’nda ödüllü sanat pratiklerini Türkiyeli izleyiciyle paylaşacak. Ücretsiz kayıtların beykozkundura.com‘dan yapılacağı konuşma, saat 20.00’de Zoom üzerinden ve Türkçe simültane eşliğinde canlı gerçekleşecek.

Avrupa tiyatrosunun en önemli sanat kolektiflerinden Rimini Protokoll‘un kurucularından olan ve belgesel tiyatrodan işitsel projelere, farklı formatlarda tasarladığı projeleriyle tiyatrodaki gerçeklik duygusuna yeni sorgular getiren Kaegi’nin deneyimlerini paylaşacağı konuşma, Nakledilmiş Oyunculuk ve Uzaktan Kontrol Edilen Seyirciler Üzerinebaşlığını taşıyacak. Aralarında Formula 1 yarışmacıları, evcil hayvan sahipleri ve politikacıların da olduğu farklı gruplardan ‘alanında uzman olan ama profesyonel olmayan’ oyuncularla çalışan sanatçı, GPS navigatörleri, radyo dalgaları, telefon kayıtları, video oyunu gibi farklı form anlayışı ve medya olasılıklarını buluşturan etkileşimli, eğlenceli ve şaşırtıcı projeleriyle tanınıyor.

İnsansı robot sahnede

Kundura Sahne’nin bir diğer sürprizi de, Kaegi’nin 2018’de sahnelendiğinde çok konuşulan ve tiyatroda yapay zeka kullanımını yeni bir eşiğe taşıdığı insansı robotlu performansı Uncanny Valley / Tekinsiz Vadinin gösterimi olacak. Alman edebiyatının sıradışı yazarı Thomas Melle’den referans alınarak kopyalanmış ve üretilmiş bir insansı robotu sahnede tek başına izleyeceğimiz oyun, yazarın çocukluğundan başlayarak edebiyat yolculuğunu ve manik depresif tecrübelerini de anlatıyor. İlk kez 1970’lerde Japon robotist Masahiro Mori tarafından kullanılan ve insanların insansı makineler ile karşılaştıklarında yaşadıkları tekinsiz ve varoluşsal belirsizlik alanını tarif eden ‘Tekinsiz Vadi’ kavramından yola çıkan oyun, seyirciyi ‘insan nedir’ ve ‘makine nedir’ sorularının birbirine karıştığı bu tekinsiz alanda rahatsız edici olduğu kadar merak uyandıran bir izleme deneyimi sunacak. 15 Ocak’tan itibaren kultur.beykozkundura.com‘da yayınlanacak oyun, 15 Şubat’a dek Türkçe altyazılı seçeneğiyle çevrimiçi ve ücretsiz izlenebilecek.

‘Remote X’ yazın İstanbulda

Kundura Sahne’nin Stefan Kaegi ve Rimini Protokoll ile işbirliği 2021 yazında da devam edecek. Kaegi’nin Moskova’dan Taipei’ye, gelişmekte olan şehirlere özel tasarladığı “Remote X” serisinin İstanbul uyarlaması olan “Remote İstanbul, 2021 yazında İstanbullularla yeniden buluşacak. Geçen yıl Eylül ve Ekim aylarında Kundura Sahne’nin İstanbul’a kazandırdığı, ancak pandemi koşullarında ertelenen oyun, seyirciyi oyuncuya dönüştüren kurgusuyla şehirle kurduğumuz ilişkiyi sorgulamaya ve yapay zeka eşliğinde davranışlarımızı gözlemlemeye davet edecek. 

STEFAN KAEGI: Disiplinlerarası ve provokatif tiyatro

1972’de İsviçre’nin Solothurn şehrinde dünyaya gelen Stefan Kaegi, Zürih’te F&F Sanat ve Tasarım Okulu’nda sanat eğitimi aldı. 90’larda okul yıllarında tanıştığı Helgard Haug ve Daniel Wetzel ile birlikte 2000 yılında Rimini Protokoll’ü kurdu. Almanya’nın en köklü tiyatro yayınlarından Theatre der Zeit, genç tiyatro sahnesinde güçlü bir etki yaratan grubu “Sahnede yeni bir gerçeklik akımının kahramanları ve kurucuları” sözleriyle karşıladı. Kaegi’nin Rimini Protokoll çatısı altında hazırladığı projeleri, profesyonel oyuncular yerine farklı disiplinlerden yazar, yönetmen ve alanında uzman tasarımcıları bir araya getirdi ve etkileşim, bilgi aktarımı, haberleşme ve interaktif teknolojinin katmanlarını sorguladı. 2002’deki Theater der Welt Festivali’ne özel hazırladığı “Deutschland 2 adlı performansında, 200 Bonn vatandaşı ile birlikte Alman Parlamentosu’nun bütün bir oturumunu canlandırdı. Dönemin Alman Parlamentosu Başkanı Wolfgang Thierse’nin ‘evin mahremiyeti’ gerekçesiyle engellemeye çalıştığı performans, ülkede sanatsal özgürlük, siyaset ve sanat arasındaki ilişki üzerine ateşli bir tartışma başlattı. Politik im Freien Tiyatro Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan “Mnemopark” (2005), Bulgaristanlı iki kamyon şoförünün eşliğinde seyirciyi bir kamyon içinde yolculuğa çıkaran Cargo Sofia(2006) ve Marksizmin temel yapıtından uyarladığı Karl Marx Das Kapital, Band 1 (2007) projeleri dünyanın önemli festivallerinde sahnelendi. 2007’de Faust Tiyatro Ödülü, 2008’de Avrupa Tiyatro Ödülü ve 2010’da Avrupa Kültürel Çeşitlilik Ödülü’nü kazandı. Hüsnü Mübarek döneminde Mısır’da ezanın tek bir merkezden okunarak radyo aracılığıyla canlı olarak yayınlanmasından yola çıkarak dinin bir ritüelden teknik bir yönteme dönüşmesini konu alan Radio Muezzin projesiyle Türkiye’nin de olduğu birçok ülke dolaştı ve 2011’de Saraybosna Tiyatro Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Aynı yıl, Venedik Tiyatro Festivali’nde Gümüş Aslan Ödülü ile onurlandırılırken, 2013’te yaptığı ve silah endüstrisini anlatan çok oyunculu video yerleştirmesi “Situation Rooms / Durum Odaları”, Japonya Medya Sanatları Festivali’nde Mükemmellik Ödülü’nü aldı. Hindistan’daki bir çağrı merkezinin çalışanı ile dünyanın farklı ülkelerindeki seyirci arasında canlı olarak gerçekleştirilen Atlantik ötesi telefon performansı Call Cutta in a Box (2012) ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın bir simülasyonu olan “Weltklimakonferenz (2014) projeleriyle Avusturyalı kültür, eğitim ve bilim enstitüsü Ars Electronica’nın Onursal Mansiyon Ödülü’nü kazandı. 2013’te başlattığı ve gelişmekte olan şehirlere özel tasarladığı “Remote Xprojesini Şangay, Moskova, New York’un olduğu 55 farklı şehire uyarladı. 2015 yılında bu projesiyle Rus Tiyatro Festivali’nin Altın Maske Ödülü’ne aday gösterilirken, aynı yıl, tiyatro dünyasında yılın etkin isimlerine verilen İsviçre Büyük Tiyatro Ödülü’nün sahibi oldu. 2018’de Alman yazar Thomas Melle’in klonuymuşçasına performans sahneleyen bir insansı robot üreterek sahnelediği Tekinsiz Vadi” oyunu ile tiyatroda yapay zeka kullanımında yeni bir dönüm noktası yarattı. Katılımcıları sanal bir hazine avına çıkaran “Remote X ve yaşamlarının sonuna yaklaşmış 8 insanla beraber sahnelediği interaktif enstalasyonu Nachlass ile dünyayı dolaşmayı sürdüren Kaegi, “Remote İstanbul” ile bu yaz bir kez daha Kundura Sahne’de olacak.

KUNDURA SAHNE: Bir sahneden fazlası

Tarihi 1800’lerin başına uzanan, 2018’den beri de İstanbul’un önemli kültür ve sanat merkezlerinden birine dönüşen Beykoz Kundura’nın çatısı altında kurulan Kundura Sahne, dans başta olmak üzere çağdaş performans sanatlarına odaklanarak yenilikçi ve disiplinlerarası bir alan yaratmayı amaçlıyor. Eylül’de belgesel tiyatronun tanınmış topluluklarından Rimini Protokoll’un dünyanın farklı şehirlerinde düzenlediği Remote projesini İstanbul’a kazandıran Kundura Sahne, pandemi koşullarından dolayı açılışını bahar 2021’e ertelese de seyircisiyle çevrimiçi etkinliklerde buluşmaya devam ediyor. Hollandalı Theater Advies ve TenBras firmalarının danışmanlığında tamamlanan etkileyici restorasyonuyla dikkat çeken sahne, İtalyan ve Orta Sahne olmak üzere farklı kullanımlara imkân sağlarken, 500 kişiye yakın izleyiciyi ağırlayabilen kapasitesiyle de İstanbul’un performans dünyasına alternatif bir alan olacak.

KUNDURA SAHNE

kultur.beykozkundura.com

SANATÇI KONUŞMALARI: STEFAN KAEGI

Nakledilmiş Oyunculuk ve Uzaktan Kontrol Edilen Seyirciler

Tarih: 14 Ocak 2021

Saat: 20:00

Dil: İngilizce (Simultane Türkçe çeviri yapılacaktır.)

Ücretsiz

Belgesel materyali ile tiyatralin karışımının sizi bir anda iklim değişikliği ya da Avrupa politikası gibi çok daha kompleks konulara çelebileceği, kurmaca ve gerçeklik arasındaki eşiğe hoşgeldiniz! Kundura Sahne, performans sanatları dalından sanatçı ve öğrencileri, dramaturgları, eleştirmenleri, gazetecileri, tasarımcıları, yazarları ve yönetmenleri Almanya’nın özgün tiyatro topluluğu Rimini Protokoll’un kurucularından Stefan Kaegi’nin bu özel sanatçı konuşmasına davet ediyor.

ÇEVRİMİÇİ TİYATRO: UNCANNY VALLEY / TEKİNSİZ VADİ

Tarih: 15 Ocak-15 Şubat 2021

Türkçe altyazılı, Ücretsiz

Konsept, Metin & Yönetmen: Stefan Kaegi

Metin/Beden/Ses: Thomas Melle

2018, 60’

Robotları çoğunlukla iş makineleri, görevleri verimli ve hassas bir şekilde yerine getiren iş bitiriciler olarak görürüz. Asya’daki seks partneri ve hizmet personeli gibi alanlarda çoktandır geliştirilen insansı robotların aksine, Alman endüstrisinde yaratılanlar insana çok daha az benzerler. İnsana olan fiziksel yakınlık makinelerin kabulünü de kolaylaştırır ama yine de bir makine insana ne kadar çok benziyorsa da kendimizi güvensiz hissetmeye başlarız. Oyun da, Japon robotik araştırmacılarının ‘insan nedir’ ve ‘makine nedir’ sorularının birbirine karıştığı bu belirsiz ve tekinsiz alanı tarif ettiği “Tekinsiz Vadi” kavramından yola çıkıyor.

Alman yazar Thomas Melle, kendisinin animatronik bir kopyasının yapılmasına izin verdi. Bu insansı kopya, yazarın yerine geçiyor ve bazı sorular soruyor: Kopya orijinalin yerini aldığında bu, orijinal için ne anlama gelir? Orijinal olan bu elektronik dublör vasıtasıyla kendini daha iyi tanıyor olabilir mi? Kopya ve orijinal olan birbiriyle rekabet ediyor mu, yoksa birbirlerine yardımları mı dokunuyor?

Kundura Sahne‘nin İstanbul’u sahneye dönüştüren ve katılımcıları yapay zeka eşliğinde şehri keşfe çağıran performansı Remote İstanbul, 7 Ağustos Cumartesi günü başlıyor. Bu yıl ikincisi yapılacak ve Beykoz Kundura ile belgesel tiyatronun öncülerinden Rimini Protokoll ortaklığında gerçekleşecek Remote İstanbul, Ağustos boyunca sahneyi şehrin kalbine taşıyacak. Pandemi sürecinde uzak kaldığımız şehre yeniden ve yeni gözlerle bakmaya davet edecek performans, koşturmaca içerisinde gözümüzden kaçan İstanbul’u dokusuyla, sesiyle ve renkleriyle yeniden tanıştıracak. Stefan Kaegi’nin Moskova’dan Taipei’ye, gelişmekte olan şehirlere özel tasarladığı ve 50’nin üstünde ülkede sahnelenen performansın İstanbul uyarlamasını Jörg Karrenbauer’in yazıp yönetti. Ağustos ayı boyunca Perşembeden Pazar’a, dört gün boyunca gerçekleşecek Remote İstanbul’un biletleri beykozkundura.com adresinden satın alınabilecek.

Beykoz Kundura’nın performans ve tiyatro sahnesi Kundura Sahne’nin sahneyi şehrin kalbine taşıyacak performansı Remote İstanbul ikinci kez İstanbul’da. Belgesel tiyatronun öncülerinden Rimini Protokoll’ün Moskova’dan Taipei’ye, gelişmekte olan şehirlere özel tasarladığı “Remote X” serisinin İstanbul uyarlaması olan performans, Ağustos ayı boyunca seyirciyi oyuncuya, şehri de sahneye dönüştürecek.

İstanbul’a yeniden ve yeni gözlerle bakmak

Kundura Sahne ile Lita YapımEvi ortak yapımı olan Remote İstanbul, 7-30 Ağustos 2021 tarihleri arasında Manolya Parkı’ndan Koşuyolu’na uzanan bir güzergahta gerçekleşecek ve bir yapay zekanın sesi eşliğinde kulaklıklarla yola çıkacak katılımcıları oyunun bir parçasına dönüştürecek. Şehirle kurduğumuz ilişkiyi sorgulamaya ve yapay zeka eşliğinde davranışlarımızı gözlemlemeye davet edecek performans, pandemi zamanlarında uzak kaldığımız şehre dokusuyla, sesiyle ve renkleriyle yeniden ve yeni gözlerle bakma şansı sunacak.

Avrupa tiyatrosunun en yaratıcı gruplarından olan ve tiyatronun sınırlarını teknolojiyle genişleten projeleriyle sayısız ödül kazanmış Alman sanatçı kolektifi Rimini Protokoll’ün kurucularından Stefan Kaegi’nin tasarladığı ve yazdığı “Remote X”in İstanbul uyarlamasını kolektiften Jörg Karrenbauer yazıp yönetti.

Kundura Sahne ile Rimini Protokoll ortaklığında ikincisi yapılacak Remote İstanbul, Kadıköy Belediyesi işbirliğinde ve Tepe Nautilus AVM’nin katkılarıyla gerçekleşecek. 7-30 Ağustos 2021 tarihleri arasında Perşembeden Pazar’a, dört gün boyunca sürecek performans Türkçe olacak; 15 Ağustos ile 29 Ağustos Pazar günlerinde İngilizce seçeneği de sunulacak. Öğrenci 80 TL, Tam 120 TL olarak satışa sunulan Remote İstanbul biletlerini beykozkundura.com adresinden satın alabilirsiniz.

Geçtiğimiz hafta açılan ve etkileyici mimarisi kadar performans ve müzik odaklı yenilikçi programıyla İstanbullu sanatseverleri Beykoz Kundura’da ağırlayacak Kundura Sahne’nin ilk müzisyen konuğu Avusturyalı Hang davulcusu ve müzisyen Manu Delago olacak. Silver Kobalt (2013), Metromonk (2015) ve Parasol Peak(2018) albümleriyle özellikle elektronik müzik tutkunlarının yakından takip ettiği sanatçı, 13 Kasım’da Kundura Sahne’nin konuğu olarak İstanbul’a gelecek. Björk, Anoushka Shankar, Ólafur Arnalds, The Cinematic Orchestra gibi isimlerle ve solo projeleriyle dünya çapında 50’den fazla ülkede sahne almış, ve özellikle YouTube’da çok izlenen videolarıyla tanınan Grammy adayı sanatçı, “Circadian” adlı albümünü Türkiye’de ilk kez canlı olarak çalacak. Sanatçının hayranları ayrıca, Manu Delago’nun 2018’de altı müzisyenle birlikte Alpler’in farklı yükseklik ve lokasyonlarında gerçekleştirdikleri performanslarını konu alan müzik filmi “Parasol Peak” ve bu eşsiz sürecin kamera arkasını anlatan “On Rock and Ice” adlı belgeseli Beykoz Kundura’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama’da ücretsiz izleyebilecekler. Görselliği ve çarpıcı ses tasarımıyla eleştirmenlerden tam not alan film ve belgesel, bugünden itibaren Kundurama’da Türkçe altyazılı ve ücretsiz gösterimde. Manu Delago konserinin biletleri ise beykozkundura.com adresinden satın alınabilir.

Beykoz Kundura’nın geçen hafta açılan ve etkileyici mimarisi kadar müzik ve performans sanatlarına odaklı yenilikçi ve disiplinlerarası programıyla İstanbullu sanatseverlerin yeni uğrak yeri olacak sahnesi Kundura Sahne’nin ilk müzisyen konuğu Avusturyalı Hang davulcusu ve müzisyen Manu Delago olacak.

“Silver Kobalt” (2013), “Metromonk” (2015) ve “Parasol Peak” (2018) albümleriyle özellikle elektronik müzik tutkunlarının yakından tanıdığı sanatçı, 13 Kasım’da Kundura Sahne’nin konuğu olarak Türkiye’ye gelecek. İsviçre müzik aleti Hang davulunun en önemli temsilcilerinden olan Delago, dünyayı sıklıkla turlayan bir müzisyen olarak yaşadığı uykusuzluktan ilhâmla kaydettiği “Circadian” adlı albümünü Türkiye’de ilk kez çalacak.

REM uykusuna doğru spiritüel bir müzik yolculuğu

Björk, Anoushka Shankar, Ólafur Arnalds, The Cinematic Orchestra gibi isimlerle ve solo projeleriyle dünya çapında 50’den fazla ülkede prestijli mekanlarda sahne almış, ve özellikle YouTube’da çok izlenen videolarıyla tanınan Grammy adayı sanatçı; akustik vurmalı çalgıları, elektronik ritmik vuruşlarla ve doğal ortam sesleriyle buluşturacak konserinde İstanbullulara unutulmaz anlar yaşatacak.

Sanatçının Vietnam, Rusya, Endonezya, Türkiye gibi ülkelere yaptığı turnelerde tanıştığı vurmalı çalgıların başrolünde olduğu albümü “Circadian”ı canlı çalacak sanatçı, dinleyiciyi hafif uykudan başlayarak uyku evrelerinden geçiren ve sonunda REM uykusuna ulaştıran spiritüel bir müzik yolculuğuna çıkaracak.

Handpan ve davullarda Manu Delago’yu izleyeceğimiz konserde, keman, piyano ve vokalde Isa Krz, nefesli çalgılarda Christoph Pepe Auer, kemanda Bernie Mallinger, basta Clemens Rofner ve perküsyonda Chris Norz sahne alacak. 13 Kasım Cumartesi akşamı saat 21:00’de başlayacak konser, Kundura Sahne’de gerçekleşecek ve biletleri beykozkundura.com adresinden satın alınabilecek.

‘Parasol Peak’ Kundurama’da

Kundura Sahne’nin sanatçının hayranlarına bir diğer sürprizi de, Manu Delago’nun 2018’de 6 müzisyenin eşliğinde çıktığı ve Alpler’in farklı yükseklik ve lokasyonlarında verdikleri performanslarını anlatan “Parasol Peak” adlı filmin ve yapım sürecini anlatan “On Rock and Ice”ın ücretsiz gösterimleri olacak.

Senaryosunu Manu Delago’nun yazdığı, yönetmenliğini Johannes Aitzetmüller ile Jeb Hardwick’in birlikte üstlendiği “Parasol Peak”, Delago ve arkadaşlarının çıktıkları bu büyüleyici yolculuğu anlatırken; gök gürültüsü, rüzgâr, uğuldayan dereler ve yağmur seslerinin eşlik ettiği müzikleri ile de eleştirmenlerden tam not almış bir müzik filmi. Viktoria Waldegger’ın yönettiği “On Rock and Ice” ise, bu yolculuğun kamera arkasını ve sıradışı yapım sürecini belgeliyor.

“Parasol Peak” ile “On Rock and Ice” adlı filmleri bugünden (11 Ekim) itibaren Beykoz Kundura’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama’da Türkçe altyazılı ve ücretsiz izleyebilirsiniz.

Bir sahneden fazlası

1800’lerin başına uzanan tarihi ile Türkiye’nin önemli endüstri miraslarından olan, 2018’den beri de İstanbul’un gözde kültür ve sanat merkezine dönüşen Beykoz Kundura’nın çatısı altında kurulan Kundura Sahne, çağdaş performans sanatlarına odaklanarak yenilikçi ve disiplinlerarası bir alan yaratmayı amaçlıyor.

Hollandalı Theater Advies ve TenBras firmalarının danışmanlığında 2020 yılında tamamlanan sahne, etkileyici restorasyonuyla dikkat çekerken; İtalyan ve Orta Sahne olmak üzere farklı kullanımlara sağladığı imkânla yerli performans dünyası için de alternatif bir alan yaratacak. Kundura Sahne, 50’den fazla dünya şehrinde sergilenen meşhur Rimini Protokoll projesi ‘Remote X’in yerel yapımcılığını üstlenerek geçen yıl başlattığı performansı Remote İstanbul ve Productiehuis Theater Rotterdam ortaklığında ve Dutch Performing Arts’ın desteğiyle Haziran ayında ilki yapılan konsept ve pratik geliştirme programı PerformLab’in de aralarında olduğu uluslararası projelere evsahipliği yapmayı da sürdürecek. Kundura Sahne’nin kapıları seyirciye ilk kez 1 Ekim 2021 tarihinde Tuğçe Ulugün Tuna’nın özgün dans eseri REVERT ile açıldı.

Kundura Sahne’nin yerli müziğin genç ozanlarını ağırlayacak sohbetli müzik programı Bi’Sahne, Bi’Sohbet, ilk konuklarıyla 22 Mayıs Pazar günü Beykoz Kundura’da başlıyor. Söz ve müzik yazarı genç müzisyenlerin şarkıları kadar ilhâm verici hikâyelerinin peşinde güncel bir Türkçe müzik belleği yaratmayı amaçlayan BiSahne, BiSohbet, sanatçıların sevilen şarkılarını akustik versiyonlarıyla dinleme şansı yaratırken, günümüzün kent ozanlarını yakından tanıma fırsatı da sunacak. Türkiye’nin önde gelen müzik platformlarından Bir Baba Indie ile ortaklaşa hazırlanan ve alternatif müziğin özgün söz ve müzik yazarlarını buluşturacak programın ilk konukları; 2014’te YouTube’da yayınladığı “Biraz Olsun” adlı şarkısı ile dikkatleri çeken ve “Hiç Uyanmasam”, “Sarmaşık” ve özellikle fenomene dönüşmüş “Uzunlar” gibi çok dinlenen teklileri ile başarısını sürdürmüş Eren Alıcı, nam-ı diğer Evdeki Saat; 2019’da “Bizi Bir Ettim” ve “Derken” adlı teklileriyle başlayan solo kariyerinde “Parçalanmadan”, “Hepsi Kafamda”, “Zor” ve eleştirmenlerce 2021’in en iyi albümlerinden biri olarak gösterilen “Kuyu” gibi özgün projeler üretmiş multi-enstrümantalist, şarkıcı ve şarkı yazarı Dilan Balkay ve ilk kez 2021’de yayınladığı “Anda”, “Zamansız”, “Maske” gibi solo çalışmaları kadar Canay Doğan, Veys Çolak, Yaşar Görkem Arslan, Metehan gibi müzisyenlerle birlikte yaptığı R&B tarzında şarkıları ve güçlü vokali ile merak uyandıran Melis Karaduman olacak. Sınırlı sayıda biletler ve detaylar beykozkundura.com’da!

Kundura Sahne’nin sohbetli müzik programı Bi’Sahne, Bi’Sohbet, 22 Mayıs’ta başlıyor. Yerli sahnelerin genç ve özgün müzisyenlerini Beykoz Kundura’da ağırlayacak program, sohbetin ve müziğin birlikte akacağı keyifli saatler vadediyor.

Söz ve müzik yazarı genç müzisyenlerin şarkıları kadar ilhâm verici hikâyelerinin peşinde güncel bir Türkçe müzik belleği yaratmayı amaçlayan Bi’Sahne, Bi’Sohbet, sanatçıların sevilen şarkılarını akustik versiyonlarıyla dinleme şansı yaratırken, günümüzün kent ozanlarını yakından tanıma fırsatı da sunacak.

İlk konuklar Evdeki Saat, Dilan Balkay ve Melis Karaduman

Türkiye’nin önde gelen müzik platformlarından Bir Baba Indie ile ortaklaşa düzenlenecek ve Cihad Satıroğlu ile Ahsen Çamlıca’nın moderatörlüğünde gerçekleşecek ilk programın konukları ise; 2014’te YouTube’da yayınladığı “Biraz Olsun” adlı şarkısı ile dikkatleri çeken ve 2017’de çıkardığı ilk solo albümü “Bizi Orada Arama”nın yanı sıra “Dibi Ne Kadar”, “Hiç Uyanmasam”, “Sarmaşık” ve özellikle fenomene dönüşmüş “Uzunlar” gibi çok dinlenen teklileri ile tanınan Eren Alıcı, nam-ı diğer Evdeki Saat; trompeti ve güçlü vokaliyle Dolu Kadehi Ters Tut, Evrencan Gündüz, Can Ozan gibi yerli sahneden birçok grup ve müzisyene eşlik etmiş, 2019’da “Bizi Bir Ettim” ve “Derken” adlı teklileriyle başlayan solo kariyerinde “Parçalanmadan”, “Hepsi Kafamda”, “Zor” ve eleştirmenlerce 2021’in en iyi albümlerinden biri olarak gösterilen “Kuyu” gibi özgün projeler üretmiş multi-enstrümantalist, şarkıcı ve şarkı yazarı Dilan Balkay ve ilk kez 2021’de yayınladığı “Anda”, “Zamansız”, “Maske” gibi solo çalışmaları kadar Canay Doğan, Veys Çolak, Yaşar Görkem Arslan, Metehan gibi müzisyenlerle birlikte yaptığı R&B tarzında şarkıları ve güçlü vokali ile merak uyandıran, bu yıl yayınladığı EP’si “Sensus” ve teklisi “Kadın” ile başarısını sürdürmüş Melis Karaduman olacak.

22 Mayıs Pazar günü saat 19:00’da Kundura Sahne’de gerçekleşecek Bi’Sahne, Bi’Sohbet için 45 TL’den satışa sunulan sınırlı sayıdaki biletleri beykozkundura.com adresinden satın alabilirsiniz.

‘Majub’un Yolculuğu’ Kundura Sinema’da

Pazar günü ayrıca, Kundura Sinema’da ücretsiz belgesel film gösterimleri var. Cem Kaya’nın Remake, Remix, Rip-Off / Motör: Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması” (2014) ve Eva Knopf’un “Majub’s Journey / Majub’un Yolculuğu (2013) adlı filmleri saat 17:00’den itibaren art arda gösterilecek. “Motör: Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması”, Yeşilçam’ın kopyalama kültürünü odağına alarak Türkiyeli film ve dizi endüstrisindeki yeniden yapımları yaratıcıların tanıklıları eşliğinde incelerken; “Majub’un Yolculuğu da, 1930’lar Nazi Almanyasında filmlerde figüranlık yapan Majub adlı Afro Amerikan bir adamın hikâyesini anlatıyor. Berlin merkezli kültür proje alanı bi’bak’ın önderliğinde başlatılan ve 8 ülkeden vizyon dışı alternatif film programları düzenleyen 8 sinema salonu ve merkezini buluşturan Müşterek Sinema (Cinema of Commoning) projesi kapsamında gösterilecek filmi, beykozkundura.com adresinden ücretsiz randevu alarak izleyebilirsiniz.

Etkinlik öncesi Beykoz Kundura’yı yaşayın

Etkinlik günleri biletinizi ibraz ederek gösterimden 2 saat önce Beykoz Kundura’ya giriş yapabilir; dilerseniz yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, dilerseniz de Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya sergisini ücretsiz gezebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Beykoz Kundura’ya Yeniköy’den 20 dakikada bir kalkan motorlar ve şehir hatları vapur/feribotları ile denizden ulaşım sağlayabilir, etkinlik bitiminde de Beykoz Kundura’dan Taksim’e ve Üsküdar istikametinden Kadıköy’e hareket edecek servisleri ücretsiz kullanabilirsiniz. Deniz taksiyi tercih edecek izleyiciler Beykoz Kundura’nın özel iskelesine varabilir, karadan özel aracıyla gelecek izleyiciler de otopark hizmetinden ücretsiz yararlanabilirler.

Ayrıntılı bilgi: beykozkundura.com

Beykoz Kundura Nisan ayı boyunca her hafta sonu, performans ve çağdaş dansın önemli isimlerini Kundura Sahne’de ağırlıyor. Türkiye’nin önde gelen çağdaş dans topluluklarından Çıplak Ayaklar Kumpanyası, görsel ve işitsel bir evren kurarak kayıp ve göç duygusunu anlamaya çağıran performansları “Hiçbir Şey Yerinde Değil” ile 2 Nisan Cumartesi ve 3 Nisan Pazar günleri dans tutkunlarıyla buluşacak. Grup ayrıca, sarsıcı bir izleme deneyimi sunan son projeleri “Taşıdıklarımız” ile de 16 ve 17 Nisan tarihlerinde Kundura Sahne’de olacak. Programda ayrıca, ödüllü özgün eserleri ile tanıdığımız dans sanatçısı, koreograf ve öğretim üyesi Canan Yücel Pekiçten’in biri Türkiye prömiyeri olmak üzere iki solo performansı da yer alacak. Üç farklı operaya konu olmuş kadın karakterlerin öyküsünü şaşırtıcı bir yorumla sahneye taşıyan “All About The Heart (Yüreğe Dair)”, Kundura Sahne’nin benzersiz atmosferinde sahnelenirken; dünya prömiyerini Amsterdam’da yapmış son performansı “How To Enjoy Ceylon Tea (Seylan Çayı’nın Tadı Nasıl Çıkarılır)” ise Türkiye prömiyerini 23 Nisan akşamı yapıyor. Gösterilerin sınırlı sayıdaki biletleri beykozkundura.com’da satışta!

Beykoz Kundura‘nın yenilikçi ve disiplinlerarası sahnesi Kundura Sahne, Nisan ayı boyunca her hafta sonu, çağdaş dans ve performans meraklılarını heyecanlandıracak  gösterilere evsahipliği yapacak.

Bu hafta sonu ‘Hiçbir Şey Yerinde Değil’

Yerli performans sahnelerinin önde gelen çağdaş dans topluluklarından Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın görsel ve işitsel bir evren kurarak kayıp ve göç duygusunu anlamaya çağıran performansları “Hiçbir Şey Yerinde Değil”, 2 Nisan Cumartesi günü saat 17:00’de sahnelenirken, 3 Nisan Pazar günü de saat 21:00’de tekrarıyla Kundura Sahne’de olacak.

Yerinden edilen ya da zorunlu sebeplerden yer değiştiren insanların hikâyelerinin peşinde kayıp ve göç duygusunu anlamaya çağıran “Hiçbir Şey Yerinde Değil”, dans, müzik ve video sanatının buluştuğu görsel ve işitsel bir evren kuruyor. Çıplak Ayaklar Kumpanyası’ndan dört dansçının taşınan, bölen ve ayıran objeleri kullanarak, kurulan, ait olunan ve terk edilen yerler yarattıkları bu evrende, onların birbirine dönüşen, dokunan ve birbirinden kopan bedenlerine Ahmet Kenan Bilgiç’in müziği eşlik ediyor.

“Taşıdıklarımız” da Kundura Sahne’de

Grubun bir diğer gösterisi “Taşıdıklarımız” da Nisan ayı programında olacak. “Taşıdıklarımız gerçekten de ihtiyacımız olan şeyler midir? Bizi hayatta tutmak için mi varlar, yoksa hiç sorgulamadan kabul ettiğimiz bir ömrü devam ettirmemizi mi sağlarlar?” sorularının peşinde sarsıcı bir izleme deneyimi sunan son projeleri “Taşıdıklarımız”, 16 ve 17 Nisan tarihlerinde Kundura Sahne’de izlenebilecek.

Pekiçten’den Türkiye prömiyeri

Son dönem çalışmalarında kadın bedeninin çağdaş sanattaki temsiliyet biçimleri üzerine yoğunlaşan, ödüllü özgün eserleri ile tanıdığımız dans sanatçısı, koreograf ve öğretim üyesi Canan Yücel Pekiçten ise biri Türkiye prömiyeri olmak üzere iki solo performansı ile Kundura Sahne’ye geliyor. Sanatçının üç farklı operaya konu olmuş kadın karakterlerin öyküsünü sarsıcı bir yorumla sahneye taşıdığı “All About The Heart (Yüreğe Dair)”, 9 ve 10 Nisan tarihlerinde sahnelenirken; dünya prömiyerini Amsterdam’da Podium Mozaïek’te yapmış son performansı “How To Enjoy Ceylon Tea (Seylan Çayı’nın Tadı Nasıl Çıkarılır)” Türkiye’de ilk kez 23 Nisan akşamı Kundura Sahne’de seyirciyle buluşacak. 24 Nisan tarihinde tekrarı olacak performans, Georges Bizet’in oryantalist operası “İnci Avcıları”nın peşinde Sri Lanka’nın sömürge ürünü çayı Seylan’a ulaşan bir yolculuğa çıkaracak.

Kaçıranlar için ‘Niagara’ Kundura Sinema’da

Bu hafta sonu sinema meraklıları için de, sinemada Marilyn Monroe efsanesinin başlangıcı sayılan 1953 yapımı suç filmi “NiagaraKundura Sinema‘da olacak. 2 Nisan Cumartesi günü saat 17:00’de gösterilecek film, muhteşem oyunculukları ve ritmik temposu kadar Monroe’nun modadan popüler kültüre, derin izler bırakmış Rose karakteri ile de kara film türünün hazinelerinden.

Performanslar için 125 TL’den, film gösterimi için Tam 85 TL, indirimli 65 TL’den satışa sunulan biletleri beykozkundura.com adresinden satın alabilir, iki ve daha fazla bilet alımlarında %20 indirimden yararlanabilirsiniz.

Etkinlik öncesi Beykoz Kundura’yı yaşayın

Etkinlik günleri biletinizi ibraz ederek gösterimden 2 saat önce Beykoz Kundura’ya giriş yapabilir; dilerseniz yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, dilerseniz de Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya sergisini ücretsiz gezebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Beykoz Kundura’ya Yeniköy’den 20 dakikada bir kalkan motorlar ve şehir hatları vapur/feribotları ile denizden ulaşım sağlayabilir, etkinlik bitiminde de Beykoz Kundura’dan Taksim’e ve Üsküdar istikametinden Kadıköy’e hareket edecek servisleri ücretsiz kullanabilirsiniz. Deniz taksiyi tercih edecek izleyiciler Beykoz Kundura’nın özel iskelesine varabilir, karadan özel aracıyla gelecek izleyiciler de otopark hizmetinden ücretsiz yararlanabilirler.

Dans sanatçısı, koreograf ve akademisyen Tuğçe Ulugün Tuna’nın Kundura Sahne’ye özel tasarladığı ve 1 Ekim’de prömiyerini yapan özgün dans eseri REVERT, bu hafta son kez seyirciyle buluşuyor. “Eklentilerden arınmak ve başlangıç yapısına, ilkel ve kök olana dönmek” anlamları taşıyan ‘Revert’ kelimesinden hareketle yola çıkan ve bütünsel yaklaşımla pandemi sürecinde üretilen REVERT, Cuma’dan Pazar’a, üç gün boyunca sahnede olacak. Özgün endüstriyel mimarisiyle sıradışı bir izleme deneyimi sunan sinema salonu Kundura Sinema’da gösterilen Yeni Başlangıçlar, Umuyoruz adlı film seçkisi de Pazar günü sona eriyor. Pandemi dünyasında dokunmanın, hareket etmenin ve yakınlaşmanın değerini yeniden hatırlatabilmeyi amaçlayan ve Maya Deren’in tamamlanmış son filmi “The Very Eye of Night”ın da aralarında olduğu seçki, Cumartesi ve Pazar günleri döngüsel bir izleme formatında, randevu alınarak ücretsiz izlenebiliyor. Beykoz Kundura’da gerçekleşecek ve 7 Kasım Pazar günü sona erecek her iki etkinlik için bilet ve randevuları beykozkundura.com adresinden alabilirsiniz.

Kundura Sahne’nin 1 Ekim’de gerçekleşen açılışını da yapan özgün dans eseri  REVERT’i ve Kundura Sinema’da gösterilen Yeni Başlangıçlar, Umuyoruz film seçkisini izlemek için son hafta! Her iki etkinlik 7 Kasım Pazar günü son kez dans ve film tutkunlarını Beykoz Kundura’ya bekliyor.

İlkelin peşinde dans

İnsan bedeninin ilkelliğine, zekâsına ve zamansızlığına odaklanan disiplinlerarası bir dans eseri olan REVERT; Cuma günü tek seans, Cumartesi ve Pazar günleri ise iki seans halinde seyirciyle buluşuyor. Dans sanatçısı, koreograf ve akademisyen Tuğçe Ulugün Tuna’nın konsept, koreografi ve mekan tasarımını üstlendiği ve Kundura Sahne’ye özel tasarlanan eser; beden aracılığıyla, yolculuğa, arayışlara ve gerçek ile sürreal arasındaki ince köprüye odaklanıyor. Sanatçının gördüğü bir rüyadan açığa çıkan REVERT, “Eklentilerden arınmak ve başlangıç yapısına, ilkel ve kök olana dönmek” anlamları taşıyan ‘Revert’ kelimesinden hareketle yola çıktı ve bütünsel yaklaşımla pandemi sürecinde üretildi. Tuğçe Ulugün Tuna’nın eşliğinde ses tasarımını Metin Kalaç, ışık tasarımını Utku Kara’nın üstlendiği eserde sanatçıya çağdaş dans sanatçıları Aybike İpekçi, Diren Ezgi Yıldızkan, Ekin Ançel, Ezgi Yaren Karademir, Furkan Yılmaz, Gizem Seçkin, Hilal Sibel Pekel, Umut Özdaloğlu, Yoseob Kim eşlik ediyor.

Dokunmanın kıymetini hatırlamak

Beykoz Kundura’nın özgün endüstriyel mimarisiyle sıradışı bir izleme deneyimi sunan sinema salonu Kundura Sinema’da 23 Ekim’de başlayan Yeni Başlangıçlar, Umuyoruz film seçkisi de bu hafta sonu son gösterimlerini yapıyor. Küratörlüğünü Berlin merkezli küratör ve yazar Pia Chakraverti-Wuerthwein’in yaptığı seçki, içinden geçtiğimiz zorlu pandemi zamanlarında dokunmanın, hareket etmenin ve yakınlaşmanın kıymetini yeniden hatırlatabilmeyi amaçlıyor ve aynı zamanda, düşünme şeklimizi biçimlendiren ikilikler üzerine sorgulamalar içeriyor. İzleyiciyi duygusal stimülasyona yol açan bir seyir deneyimiyle buluşturan Yeni Başlangıçlar, Umuyoruz seçkisinde; avangart sinemanın yaratıcılarından olan ve 1961 yılında kaybettiğimiz Maya Deren’in “The Very Eye of Night” adlı son filminin yanı sıra Meksikalı bağımsız film kolektifi Los Ingrávidos’un “Coyolxauhqui” (2017), Fransız görsel sanatçı Pauline Curnier Jardin’in “Explosion Ma’ Baby” ve Lisa Jackson’ın “Lichen” (2019) adlı filmleri yer alıyor.

Biletler ve randevu beykozkundura.com’da

REVERT’in İndirimli 60 TL, Tam 80 TL’den satışa sunulan biletlerini beykozkundura.com adresinden alabilirsiniz. Döngüsel bir gösterim formatında sunulan Yeni Başlangıçlar, Umuyoruz film seçkisini ise Cumartesi ve Pazar günleri 17:30-19:30 saatleri arasında Kundura Sinema’da ücretsiz izleyebilirsiniz. Gösterimlere beykozkundura.com adresinden ücretsiz randevu alarak katılabilirken, REVERT’e bileti olan izleyiciler randevu almadan Kundura Sinema’daki programı yakalayabiliyorlar.

Beykoz Kundura’da zaman

Gösterim öncesi ayrıca, Beykoz Kundura’nın yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, Haziran’da açılan Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya sergisini ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Gösterim günlerinde Yeniköy’den 20 dakikada bir hareket eden motorlar ve şehir hatları vapur/feribotları ile denizden ulaşım sağlayabilir, Beykoz İskelesi’nden Beykoz Kundura’ya yarım saatte bir kalkan ücretsiz ring servisini kullanabilirsiniz. Deniz motorunu tercih edecek izleyiciler Beykoz Kundura’nın özel iskelesine varabilir, karadan özel aracıyla gelecek izleyiciler de otopark hizmetinden ücretsiz yararlanabilirler.

Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin düzenlediği Kunduranın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünyaadlı sergi bugünden itibaren ziyarete açıldı. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesnelerin yanı sıra, 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini de bir araya getiriyor. Ziyaretçilerini Sümerbank ayakkabı kalıplarının üretildiği Marangozhane binasında karşılayacak “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” sergi beykozkundura.com adresinden randevu alınarak Beykoz Kundura’da ücretsiz gezilebilecek. Derneğin kültür mirasının korunmasına yönelik çalışmaları Temmuz sonunda başlayacak çocuk atölyeleri ve sanatçı destek programlarıyla sürecek.

Türkiye’nin sanayileşme tarihinin en önemli yapılarından Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” adlı sergi bugünden itibaren (1 Temmuz) ziyarete açıldı.

Şubat ayında kurulan Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin ilk çalışması da olan ve kapılarını 18 Haziran’da açan sergi, ay sonuna dek yalnızca Sümerbank emektarlarını ve ailelerini ağırlamıştı. 1 Temmuz’dan itibaren genel izlemeye de açılan sergi, beykozkundura.com adresinden randevu alınarak Beykoz Kundura’da ücretsiz gezilebilecek.

Marangozhane’de karşılıyor

Fotoğraflar, fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı birçok nesnenin yanı sıra, 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini de içeren sergi, 600’e yakın görsel ve yazılı belgeden oluşuyor. Ziyaretçilerini, 1800’lü yıllarda inşa edildiği bilinen ve Sümerbank ayakkabılarının şekillerini uzun süre koruması için içlerine yerleştirilen ahşap kalıpların üretildiği Marangozhane binasında karşılayan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” sergisi, 1999 yılına kadar faaliyet göstermiş bir üretim tesisi olmasının ötesinde, fabrikayı çoklu bağların kurulduğu bir karşılaşma alanı olarak inceliyor ve döneme ait bilginin çeşitlenmesini, yerel bilgeliğin paylaşılarak gelecek modeller ve işbirliklerinin üretilmesini amaçlıyor.

Çocuklara özel atölyeler

Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip bu kültür mirasının korunmasına yönelik çalışmalarını çocuk atölyeleri ve sanatçı destek programlarıyla sürdürecek. Çocukların endüstriyel mirasın önemi ve yeniden dönüştürülmesi, konservasyon ve restorasyon uygulamaları, sözlü tarihin önemi ve somut olmayan kültürel mirasın önemi gibi temalarla erken yaşta karşılaşmaları ve bunları eğlenceli yöntemlerle sorgulamalarını sağlayacak atölyeler Temmuz sonunda başlayacak.

Kundura Hafıza Derneği’nin ilk çalışması da olan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” sergisinin küratörlüğünü Seda Yıldız yaparken, tasarımını Future Anecdotes İstanbul (FAI), üretim ve uygulamasını da BARN Architects üstlendi. Sergiyi beykozkundura.com adresinden randevu alarak kademeli randevu sistemiyle Beykoz Kundura’da ücretsiz gezebilirsiniz.

 

İstanbul’un en önemli endüstri mirası yapılarından Beykoz Kundura’nın geçmişine bugünden bakan Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği kuruldu. 2015’te Araştırır, saklar, iz sürer, biriktirir, hatırlar ve hatırlatır mottosuyla yola çıkan Kundura Hafıza Arşivi’nin yaratıcıları tarafından kurulan dernek; Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip fabrikanın kültür mirasını korumaya yönelik çalışmalar üretmeyi ve farklı disiplinlerin de kullanılacağı yeni alanlar yaratmayı amaçlıyor. Atölyelere ve yayın çalışmalarına zengin bir kaynak olacak Kundura Hafıza, araştırmacılar ve sanatçılar için destek programları da sunacak. Derneğin ilk çalışması ise Mayıs ayında Beykoz Kundura’da açılacak “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” adlı sergi olacak.

İstanbul’un en önemli endüstri mirası yapılarından Beykoz Kundura’nın geçmişine bugünden bakan Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği kuruldu. 2015’te başlayan ve sözlü tarih anlatılarının yanı sıra yaptığı araştırmalarla genişleyen Kundura Hafıza Arşivi’nin yaratıcıları tarafından kurulan dernek; Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip

bu kültür mirasının korunmasına yönelik, farklı disiplin ve yöntemleri kullanarak yaratıcı alanlar açmayı amaçlıyor. Sergi, atölye ve yayın çalışmaları için zengin bir kaynak oluşturan dernek, araştırmacılara ve sanatçılara yönelik destek programları da sunacak.

Beykoz Kundura’nın tarihiyle daha dinamik bir ilişki kurabilmeyi ve bu miras alanının kültürel ve sosyal hayatını yeniden zenginleştirmeye yönelik çalışmalar yapmayı hedefleyen Kundura Hafıza, 200’e yakın söyleşi, 1000’e yakın fotoğraf ve yüzlerce belge, ambalaj kâğıdı, gazete kupüründen oluşan arşivini de güncelleyerek geliştirmeye devam edecek.

Bir fabrikanın ve emektarlarının hafızası

Derneğin ilk çalışması ise “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” adlı sergi olacak. Türkiye’nin sanayileşme tarihinin en önemli yapılarından Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın geçmişten günümüze hikâyesinin anlatılacağı sergi Mayıs ayında açılacak. Küratörlüğünü Seda Yıldız’ın yaptığı ve yaklaşık üç bin işçi, memur ve ailesinin ‘birbirine bağlı olma’ halinden ilhâm alınarak hazırlanan sergi, gündelik hayat ile üretim faaliyetinin iç içe geçtiği fabrikada yaşananları seçili arşiv materyalleri ve sözlü tarih anlatılarıyla yeniden canlandıracak. Tasarımı Future Anecdotes İstanbul (FAI), üretim ve uygulaması BARN Architects tarafından yapılan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya”, Beykoz Kundura’da randevu ile ücretsiz gezilebilecek.

Kültür, düşünce ve sanat fabrikası: Beykoz Kundura

Tarihi 1800’lerin başına uzanan, 2018’den beri de İstanbul’un önemli kültür ve sanat merkezlerinden birine dönüşen Beykoz Kundura, Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip. Osmanlı döneminde deri ve kâğıt imalathanelerinin bulunduğu bu alan Cumhuriyet’ten sonra Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası olarak faaliyetine devam etti. Türkiye’nin değişen ekonomisi ve politik tavrı doğrultusunda 1999 yılında üretime son veren fabrika, 2004 yılında Yıldırım Holding bünyesine katılmasıyla birlikte film ve kültür sektörünün merkezlerinden birine dönüştü. Günümüzde film ve dizi platolarıyla tanınan ve çatısı altında yarattığı Kundura Hafıza, Kundura Sahne, Kundura Sinema, PerformLab, FelsefeLab platformları ile kültür, düşünce ve sanatta yeni buluşma alanları ve üretim olanakları sunan Beykoz Kundura, yaz aylarında açık hava film gösterimlerine ve konserlere ev sahipliği yapmayı da sürdürecek.

İstanbul’un en önemli endüstri mirası yapılarından Beykoz Kundura’nın geçmişine bugünden bakan Kundura Hafıza Derneği’nin düzenlediği çocuk atölyeleri haftaya başlıyor. “Kundura Dedektifleri İz Peşinde” ve “Kundura Fabrikası’nda Bir Gün” adını taşıyacak iki atölye, Ağustos ayı boyunca her hafta sonu çocukları Beykoz Kundura’da karşılayacak. Kültürel mirası korumanın önemi ve değerini yetişme çağındaki bir çocuğun bilgi dağarcığında erken yaşlarda yeşertmeyi amaçlayan atölyeler, 8-10 ile 10-12 yaş aralığına açık olacak. Çocukların sözlü tarih, endüstri mirası, mirasın dönüşümü gibi kavramları öğrenmeleri, sorgulamaları ve hayal etmelerine yönelik kurgulanan atölyeler, çocuk kitabı yazarı ve eğitmen İdil Bilgin tarafından hazırlandı ve psikolog, sosyolog ve eğitmen Hatice Gamze Çevik uygulayıcılığında gerçekleşecek. Haziran’da açılan ve Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihini anlatan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” adlı sergiye paralel hazırlanan atölyeler, içinde sergi turu, şaşırtıcı deneyler ve dioramaların da olduğu eğlenceli ve yaratıcı zamanlar yaratacak. Cumartesi ve Pazar günleri Beykoz Kundura’da gerçekleşecek atölyelerin biletleri beykozkundura.com adresinden satın alınabilecek.

İstanbul’un en önemli endüstri mirası yapılarından Beykoz Kundura’nın geçmişine bugünden bakan Kundura Hafıza Derneği’nin düzenlediği çocuk atölyeleri 7 Ağustos Cumartesi günü Beykoz Kundura’da başlıyor. “Kundura Dedektifleri İz Peşinde” ve “Kundura Fabrikası’nda Bir Gün” başlıklarını taşıyacak ve Ağustos ayı boyunca Cumartesi ve Pazar günleri gerçekleşecek atölyeler, disiplinlerarası ve nesne odaklı oyunlaştırma yöntemleriyle çocuk ziyaretçilerinin deneyimini zenginleştirmeyi ve eğlenirken öğrenmelerini sağlayacak.

Sergiye paralel hazırlandı

Haziran’da ziyaretçilere açılan ve Türkiye’nin sanayileşme tarihinin en önemli yapılarından Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihini anlatan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” adlı sergi ile paralel kurgulanan atölyeler, 8-10 ve 10-12 yaş aralığına yönelik yapılacak. Çocuk kitabı yazarı ve eğitmen İdil Bilgin’in tasarladığı ve 4D öğrenme (Duygu Odaklı-Deneyimsel-Duyusal-Disiplinlerarası) modeli olarak da bilinen Duygu Odaklı Kültürel Mirası Koruma Eğitimi metodolojisi üzerinden hazırlanan atölyelerin uygulayıcılığını ise psikolog, sosyolog ve eğitmen Hatice Gamze Çevik yürütecek.

Atölyeler “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” adlı serginin izlemesi ile başlayacak. Rehberler eşliğinde ve pandemi kurallarına uygun şekilde gerçekleşecek sergi turunun ardından, Yağhane binasına geçilecek ve serbest düzende ve sosyal mesafe sağlanarak hazırlanmış masaların etrafında atölyeler devam edecek.

Küçük dedektifler Hafıza’nın peşinde

13:00-15:00 saatleri arasında gerçekleşecek Kundura Dedektifleri İz Peşinde atölyesinde çocukları eğlenceli deneyler, dijital oyunlar ve videolar bekliyor. Atölyede, Kundura Hafıza arşivinde bulunan kâğıt eserler, arşivin bir parçası olan makineler ve Beykoz Kundura’yı oluşturan endüstri mirası yapıları ile karşılaşacak çocuklar, bütün bunları korumak ve gelecek nesillere aktarmak için uygulanan yöntemlerin küçük denemelerini de yapacaklar. Çocuklar bir yandan “Kültürel miras eserleri hasta olunca ne yapılır ve onları nasıl iyileştirebiliriz?” sorularına cevaplar ararken, bir yandan da konservasyon mesleğini tanıyacak ve geleceğin kültürel miras profesyonelleri olma yolunda adım atmış olacaklar. Atölyenin sonunda ayrıca, Kundura Hafıza Derneği’nin hazırladığı ve çocukların deneylerine evlerinde de devam etmelerine yardımcı olacak “Kundura’dan Evime Atölye Kiti” de ücretsiz sunulacak.

Fabrika’yı dioramalarla yaratmak

16:00-18:00 saatleri arasında gerçekleşecek Kundura Fabrikası’nda Bir Gün adlı atölye ise, katılımcıları heyecanlı ve duyarlı bir dönüşüm yolculuğuna çıkaracak. Fabrika’nın geçirdiği değişimi, geçmişteki ve bugünkü hallerini rehber eşliğinde ve eğitmenden dinleyecek çocuklar, sergide yer alan materyaller ve yaratıcı drama eşliğinde mekânın özelliklerini öğrenip pekiştirecekler. Sonrasında bir zaman yolculuğu hayal ederek fabrikadaki bazı mekânların geçmişten ve günümüzden hallerini, üç boyutlu modelleme tekniği olan dioramalar yaparak tasvir edecek ve sahneleyecekler. Tüm malzemelerin Beykoz Kundura tarafından sağlanacağı atölyede ayrıca, atık malzemeler de kullanılacak ve geri dönüşümün önemi vurgulanacak.

Biletler beykozkundura.com’da

Ağustos boyunca her Cumartesi ve Pazar günü Beykoz Kundura’da gerçekleşecek atölyelerin biletleri 110 TL olacak. Tek bir atölye için aynı gün ve saatte iki kişilik bilet alanlara % 15 indirim uygulanırken, iki atölyeye birden bilet alanlara da sürpriz hediyeler sunulacak. Atölyelerin biletleri beykozkundura.com adresinden satın alınabilecek.

8 ülkeden 8 alternatif sinema salonu ve merkezini buluşturan Müşterek Sinema (Cinema of Commoning) projesinin Türkiye gösterimleri Pazar günü Beykoz Kundura’da başlıyor. Berlin merkezli kültür proje alanı bi’bak’ın önderliğinde başlatılan ve Türkiye’den Kundura Sinema, Almanya’dan Sinema Transtopia, Tayland’dan Documentary Club, Romanya’dan Cinema ARTA, Endonezya’dan Forum Lenteng, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Cinema Akil, Şili’den CCC, Angola’dan da Cine Geração sinemalarının dahil olduğu proje kapsamında, sinemaların küratörlerince seçilen 8 film, eşzamanlı olarak İstanbul, Berlin, Dubai, Şili, Cluj, Jakarta, Bangkok ve Luanda’da seyirciyle buluşacak. 8 Mayıs Pazar günü gerçekleşecek ve Cem Kaya’nın Remake, Remix, Rip-Off / Motör: Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması” (2014) ve Eva Knopf’un Majubs Journey / Majub’un Yolculuğu (2013) filmlerinin gösterimi ile başlayacak Müşterek Sinema projesi, Haziran ortasına dek Pazar günleri ücretsiz gösterimlerle devam edecek. Sınırlı sayıda seyirciye açık olacak ve ücretsiz gösterilecek filmler için rezervasyonlar beykozkundura.com adresinden yapılabilir.

8 ülkeden vizyon dışı alternatif film programları düzenleyen 8 sinema salonu ve merkezini buluşturan Müşterek Sinema (Cinema of Commoning) projesinin Türkiye gösterimleri Kundura Sinema’da bu hafta sonu başlıyor.

Ulusötesi anlatılar, göç, küresel hareketlilik ve bunların estetik boyutlarına odaklanan Berlin merkezli kültür proje alanı bi’bak’ın önderliğinde başlatılan projeye; Türkiye’den Kundura Sinema’nın yanı sıra Almanya’dan Sinema Transtopia, Tayland’dan Documentary Club, Romanya’dan Cinema ARTA, Endonezya’dan Forum Lenteng, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Cinema Akil, Şili’den CCC, Angola’dan da Cine Geração sinemaları katılıyor. Müşterek Sinema projesi kapsamında, sinemaların küratörlerince seçilen 8 film, eşzamanlı olarak İstanbul, Berlin, Dubai, Şili, Cluj, Jakarta, Bangkok ve Luanda’da seyirciyle buluşacak.

8 film ücretsiz izlenebilecek

Mayıs ve Haziran aylarında Pazar günleri ücretsiz gerçekleşecek belgesel film programı, 8 Mayıs Pazar günü Cem Kaya’nın Remake, Remix, Rip-Off / Motör: Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması” (2014) ve Eva Knopf’un Majubs Journey / Majub’un Yolculuğu (2013) filmlerinin gösterimleri ile başlıyor.

Program kapsamında ayrıca; Kazuo Hara’nın Berlinale’den Caligari Ödülü ile dönmüş The Emperor’s Naked Army Marches On / İmparatorun Çıplak Ordusu Hâlâ İlerliyor (1987), Alexandru Belc’in sinema tutkusunu perdeye taşıdığı Cinema, Mon Amour / Sinema, Sevgilim (2015), Endonezyalı yönetmen Hafiz Rancajale’nin “Behind the Flickering Light: The Archive / Titreyen Işığın Ardında: Arşiv (2013), Mahdi Fleifel’in Berlinale’den Barış Ödülü, Saraybosna’dan Seyirci Ödülü’nü kazanmış “A World Not Ours / Dünya Bizim Değil (2013), Ignacio Agüero’nun Cartagena ve Havana film festivallerinde En İyi Belgesel seçilmiş “One Hundred Children Waiting for a Train / Treni Bekleyen 100 Çocuk (1988) ve Kamy Lara’nın beş dansçının eşliğinde kimlik, hafıza ve kültür politikalarını sorguladığı “Beyond My Steps / Adımlarımın Ötesinde (2019) adlı filmleri de izlenebilecek.

Sınırlı sayıda seyirciye açık olacak ve ücretsiz gerçekleşecek gösterimlere katılmak için beykozkundura.com adresinden rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Haziranda Berlinde sempozyum ile devam edecek

bi’bak ve çeşitli uluslararası partnerlere ait bir proje olan Müşterek Sinema, bir ağ oluşturmayı ve tüm dünyadaki sinemalar ve sinema girişimleri hakkında bilgi toplamayı amaçlıyor. Karma sohbetler aracılığıyla, erişilebilirlik, sanatsal özgürlük ve finansal sürdürülebilirlik bakımından “yüzü halka dönük” bir alternatif sinemanın gelecekteki bir modelini öne süren bir ifade yaratmayı umut ediyor. Projenin ilk adımında, küratörlüğü kolektif olarak yapılan film programı Bangkok, Jakarta, İstanbul, Dubai, Santiago de Chile, Cluj ve Luanda’daki partner sinemalarda gösterilirken; ikinci adımı olan ve Haziran ayında Berlin’de gerçekleşecek bir sempozyumla da partner sinemaları, film profesyonellerini ve sinefilleri bir araya getirecek ve film kültürüne ayrılmış sürdürülebilir alanlara yönelik daha fazla kavram ve strateji geliştirmeye çalışacak.

Gösterim öncesi Beykoz Kundurayı yaşayın

Etkinlik günleri biletinizi ibraz ederek gösterimden 2 saat önce Beykoz Kundura’ya giriş yapabilir; dilerseniz yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, dilerseniz de Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya sergisini ücretsiz gezebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Beykoz Kundura’ya Yeniköy’den 20 dakikada bir kalkan motorlar ve şehir hatları vapur/feribotları ile denizden ulaşım sağlayabilirsiniz. Deniz taksiyi tercih edecek izleyiciler Beykoz Kundura’nın özel iskelesine varabilir, karadan özel aracıyla gelecek izleyiciler de otopark hizmetinden ücretsiz yararlanabilirler.

Boğaz’ın kıyısında film ve müzik keyfi yaşatan Bir Yaz Gecesi Festivali’nin müzik programı biletleri satışa çıktı. Kundura Sinema ve Sahne’nin beşincisini düzenlediği ve Beykoz Kundura’da açık havada düzenlenen festival, elektronikten Anadolu Rock’a ve caz’a uzanan renkli sahnesiyle müzik tutkunlarını bekliyor. Usta müzisyen Taner Öngür grubu 43,75 ve Anadolu Rock’un genç yeteneklerinden Serap Yağız ile birlikte Anadolu pop ve rock’un köklerine götürürken, yerli sahnelerin benzersiz grubu Islandman de elektronik yapılardan dans tınılarına, uzayı anımsatan gitar melodilerinden Şamanik ritimlere uzanan büyülü müzikleri ile Ağustos’ta dolunay gecesine eşlik edecekler. Caz meraklılarının da kaçırmayacağı bir program da sunan festival, Elif Çağlar, Çağrı Sertel, Volkan Hürsever, Ediz Hafızoğlu, Sarp Maden, Volkan Öktem, Alp Ersönmez, Tamer Temel, Ercüment Orkut, Cem Aksel gibi usta isimleri sahnesinde ağırlayacak. Bir Yaz Gecesi Festivali ile detaylar ve biletler beykozkundura.com’da!

Kundura Sinema ve Sahne’nin düzenlediği Bir Yaz Gecesi Festivali’nin müzik programı için biletler satışa sunuldu. 16 Temmuz’da başlayan ve bu yıl beşincisi düzenlenecek festival, elektronikten Anadolu Rock’a ve caz’a uzanan renkli sahnesiyle müzik tutkunlarını Boğaz’ın kıyısında bekliyor.

Dolunay gecesi Islandman müziği

Festivalin müzik programı, zengin müzikal dünyası ve enerjik performanslarıyla sıkı takipçiler yaratmış Islandman ile başlayacak. İstanbullu müzisyen ve prodüktör Tolga Böyük’ün 2010 senesinde bağımsız kayıtlarıyla başladığı ve “Var olmayan bir yerin hikâyelerini besteleyen bir hayalperest” sözleriyle tariflediği Islandman, 2016’da çıkardıkları “Ağıt” adlı teklilerinin gördüğü büyük ilgiyi ilk albümleri “Rest in Space” (2017) ile sürdürmüş, geçen yıl çıkardıkları “KAYBOLA” ile de müzik yazarlarından övgüler toplamıştı. Tolga Böyük, Eralp Güven ve Erdem Başer’den oluşan grup, yumuşak elektronik yapılardan dans tınılarına, uzayı anımsatan gitar melodilerinden Şamanik ritimlere uzanan benzersiz müzikleriyle, dolunaya denk gelen 22 Ağustos Pazar gecesini daha da unutulmaz kılacaklar.

Anadolu pop ve rock’un köklerine gideceğiz

Moğollar başta olmak üzere Dervişan, Ersen & Dadaşlar gibi Anadolu pop-rock’un kült gruplarıyla yaptığı çalışmalar kadar, 90’lardan bu yana çıkardığı solo projeleriyle de tanıdığımız basgitarist ve müzisyen Taner Öngür ise, 11 Eylül Cumartesi akşamı seyirciyi Anadolu pop ve rock’un köklerine götürecek. 2017’de kurulan ve “Elektrik Gramofon”(2017), “Sayko Ana”(2018), “Asri Sada”(2019), “Water Cycle”(2020) albümleriyle büyük ilgi gören 43,75 grubu ile sahneye çıkacak usta müzisyen, kendine has üslûbu ile kayıp İstanbul şarkılarını, Anadolu’nun unutulmuş türkülerini, popüler kültürün en uç köşelerinden derlediği parçaları swing, surf rock, progresif sularında seyreden eşsiz bir performansla yorumlayacak. Öngür’e gecede ayrıca, Anadolu Rock müziğin genç ve güçlü seslerinden Serap Yağız eşlik edecek. En son, 2021 Mart’ında yayınlanan ve Anadolu rock klasiklerini yeniden yorumladıkları “3 Derdim Var” adlı albümde birlikte çalışan ikili, “Alageyik Destanı”, ““Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm”, “İşçi Marşı”, “Obur Dünya” gibi unutulmaz eserleri canlı çalıp söyleyecekler.

Caz tutkunlarına özel konserler

Festivalin müzik programında caz tutkunlarının kaçırmayacağı isimler de sahne alacak. Sesi kadar sahnesiyle de büyüleyen Elif Çağlar, Türkiye’nin önde gelen caz müzisyenlerinden oluşan dörtlüsüyle 29 Ağustos Pazar akşamı sahnede olacak. “M-U-S-I-C” (2010), “Misfit” (2015), “The Art of Time” (2018) ve geçen yıl çıkardığı “Come Me Come To” albümleriyle övgüler ve ödüller toplamış sanatçı, soul’dan reggae’ye, gelenekselden moderne, cazın türlü halinde seyreden ve izleyenlerin hiç bitmesin isteyeceği bir yolculuğa çıkaracak. Gecede Çağlar’a, klavyede Çağrı Sertel, akustik bas’ta Volkan Hürsever ve davulda Ediz Hafızoğlu eşlik edecek.

5 Eylül Pazar akşamı sahne alacak modern caz üçlüsü MadenÖktemErsönmez ise, ‘evde bir aradayız’ duygusu yaşatacak bir konsere imza atacaklar. Gitarda Sarp Maden, davulda Volkan Öktem ve basta Alp Ersönmez’in yer aldığı üçlü, caz’dan rock’a, drum’n bass’tan, punk, noise, elektronik ve ambient’a uzanan zengin bir programı kimi zaman kendi aralarında, kimi zaman da seyirciye sorarak doğaçlama çalacaklar.

Festivalin kapanış konseri ise TÖZ Trio’dan gelecek. Beykoz Kundura’da çekilen birçok diziye yaptığı müziklerle de tanıdığımız Ercüment Orkut’u piyanoda izleyeceğimiz ve saksofonda Tamer Temel, davulda da Cem Aksel’in olduğu grup, caz ve çağdaş klasik müziğin kesiştiği performanslarıyla seyirciyi müzikal keşif süreçlerine tanık edecek. Programında geçmiş kayıtlarının yanı sıra çok yakında yayınlanacak ikinci albümlerinden yeni şarkılara da yer verecek TÖZ Trio, 12 Eylül Pazar akşamı Kundura Sahne’nin yaz programını kapatacak.

Festivale Boğaz manzarası eşliğinde ulaşmak

Gösterimlerin 21:00’de başladığı, kapı açılışının ise 17:00’de olacağı festivalde, gösterim öncesi Beykoz Kundura’nın yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, dilerseniz de Haziran’da açılan “Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya” sergisini ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Gösterim ve konserlerin Beykoz Kundura’da gerçekleşeceği festivale özel aracıyla gelecek izleyiciler için otopark hizmeti ücretsiz sağlanacak. Festival günleri izleyicilere yönelik ayrıca ücretsiz ulaşım imkanları da sunulacak. Dilerseniz Beykoz İskelesi’nden hareket edecek ücretsiz ring servisini kullanabilir, dilerseniz de Randevu sistemiyle Beşiktaş’ta Bahçeşehir Üniversitesi önündeki rıhtımdan kalkan ve misafirlerine Boğaz turu yaşatan tekneyi kullanarak festival alanına ulaşabilirsiniz.

Biletler beykozkundura.com’da

Yazı İstanbul’da karşılayacak sanatseverleri Boğaz’ın kıyısında açık havada film ve müzik keyfine davet eden ve 16 Temmuz’da Beykoz Kundura’da başlayan Bir Yaz Gecesi Festivali, 12 Eylül tarihine kadar devam edecek. Festivalin Öğrenci 65 TL, Tam 80 TL olarak satışta olan konser biletleri beykozkundura.com adresinden alınabilir.

Film ve müziği buluşturan programıyla altı yıldır yaz aylarının vazgeçilmez etkinliklerinden birine dönüşen Bir Yaz Gecesi Festivali’nin 2022 programından detaylar belli olmaya başladı. Beykoz Kundura’nın tarihi atmosferinde ve Boğaz’ın kıyısında unutulmaz anlara davet eden festivalin canlı müzik eşliğinde gösterilecek sessiz film programında bu yıl, İzlandalı meşhur müzik grubu Múm da sahne alacak. 2000’lerden başlayarak yayınladıkları albümler ve remiks çalışmalarıyla uluslararası bir başarı yakalamış grup, 1930 Almanya yapımı sessiz film klasiği “People on Sunday / Pazar Günü İnsanları” için özel hazırladıkları müziklerle festival sahnesinde olacak ve çok uzun bir aradan sonra ilk kez Türkiye’de hayranlarıyla buluşacak. 5 Ağustos Cuma akşamı gösterilecek “Pazar Günü İnsanları”, belgesel ile kurmaca sinemayı, anonim ile kişisel olanı yan yana getiren benzersiz bir deneme. Büyük Buhran ve Nazi iktidarı öncesi çekilen ve 1929 yılının Berlin şehrini ustalık işi görüntüler ve ahenkle belgeleyen film, neşesi ve hayatı kutlamaya davet eden genç bakışıyla tazeliğini bugün bile koruyan zamansız bir başyapıt. Kundura Sinema ve Kundura Sahne’nin ortaklığında bu yıl altıncısı düzenlenecek Bir Yaz Gecesi Festivali, 29 Temmuz-14 Ağustos tarihleri arasında Cuma’dan Pazar’a İstanbullulara film ve müzik keyfi yaşatacak. Festival programı önümüzdeki günlerde açıklanırken, Múm’un özel besteleri ve performansı eşliğinde gösterilecek “Pazar Günü İnsanları” için biletler de bugünden itibaren beykozkundura.com adresinde satışa sunuldu.

Kundura Sinema ve Kundura Sahne’nin ortaklığında düzenlenen ve Boğaz’ın kıyısında film ve müzik keyfine davet eden programıyla altı yıldır yaz akşamlarının vazgeçilmez etkinliklerinden olan Bir Yaz Gecesi Festivali’nin 2022 programından detaylar belli olmaya başladı.

29 Temmuz-14 Ağustos tarihleri arasında Cuma’dan Pazar’a Beykoz Kundura’da gerçekleşecek festivalin canlı müzik eşliğinde gösterilecek sessiz film programında bu yıl, İzlandalı meşhur elektronik ve deneysel pop grubu Múm da sahne alacak. 1930 Almanya yapımı sessiz film klasiği “People on Sunday / Pazar Günü İnsanları” için özel hazırladıkları müziklerle sahne alacak grup, çok uzun bir aradan sonra ilk kez Türkiye’de hayranlarıyla buluşacak.

Bir Pazar günü ‘kayıp’ Berlin’de

Múm’un özel besteleri ve performansı eşliğinde 5 Ağustos Cuma akşamı gösterilecek “Pazar Günü İnsanları”, bir Pazar günü yolları kesişen beş gencin birlikte kırsala çıktıkları yolculuğu konu alıyor. Robert Siodmak ve Edgar G. Ulmer’ın birlikte yönettikleri, senaryosunda Oscarlı yönetmen Billy Wilder’ın da imzası bulunan film, profesyonel olmayan oyuncularla son derece kısıtlı bir bütçeyle çekilmiş ve gösterime girdiği 1930’da şaşırtıcı bir başarı yakalamıştı. Belgesel ile kurmaca sinemayı, anonim ile kişisel olanı yan yana getirerek benzersiz bir denemeye dönüşen film, Walter Ruttmann’ın “Berlin: Die Sinfonie der Großstadt / Berlin: Büyük Bir Şehrin Senfonisi” (1927) ve Dziga Vertov’un “Man with a Movie Camera / Kameralı Adam” (1929) filmleriyle karşılaştırılmıştı. Özellikle Berlinlilerin görsel olarak ezbere bildiği ve özdeşleştiği “Pazar Günü İnsanları”, Naziler tarafından henüz yok edilmemiş kayıp bir Berlin’i belgelemesi adına da önemli bir klasik.

Biletler bugünden itibaren beykozkundura.com’da

Bir Yaz Gecesi Festivali kapsamında ve Múm’un canlı müziği eşliğinde gösterilecek “Pazar Günü İnsanları” için 150 TL’den ve sınırlı sayıda satışa sunulan biletleri beykozkundura.com adresinden alabilir; iki ve daha fazla bilet alımlarında %20 indirimden yararlanabilirsiniz.

Beykoz Kundura’nın Kültür ve Sanat Direktörü S. Buse Yıldırım’ın küratörlüğünde hazırlanan festival programında, sinema ve müziğin ayrılmaz bütüne dönüştüğü klasik filmler perdede olacak. Eye Filmmuseum’un Sessiz Sinema küratörü Elif Rongen-Kaynakçı’nın danışmanlığında hazırlanan sessiz film programında yer alacak film ve müzisyenler önümüzdeki günlerde açıklanacak.

Ayrıntılı bilgi için: beykozkundura.com

29 Temmuz-14 Ağustos tarihleri arasında Beykoz Kundura’da altıncısı gerçekleşecek Bir Yaz Gecesi Festivali’nin film programı belli oldu. Film ve müziğin uyumlu birlikteliğinden ilhâm alarak hazırlanan festival programı bu yıl, unutulmaz film müziklerinin yaratıcısı, 4 Oscar ve 9 Grammy ödüllü Amerikalı besteci ve müzik yapımcısı Henry Mancini’ye odaklanıyor. 1994’te kaybettiğimiz usta müzisyenin bestelediği dört Blake Edwards klasiği, restore edilmiş kopyalarıyla Türkiye’de ilk kez Bir Yaz Gecesi Festivali’nde seyirciyle buluşuyor. Sakar ve şaşkın Fransız polis müfettişi Jacques Clouseau’nun maceralarını konu alan meşhur “Pembe Panter” serisinin ilk iki filmi “The Pink Panther / Pembe Panter” (1963) ve “A Shot in the Dark / Karanlıkta Bir Çığlık” (1964) festivalin ilk haftasında gösterilirken; Audrey Hepburn’ün ikonik performansıyla da hafızalara kazınan 1961 yapımı romantik başyapıt “Breakfast at Tiffany’s / Tiffany’de Kahvaltı” ve 1968 yapımı çılgın komedi “The Party / Tatlı Budala” da festivalin son haftasında izlenebilecek. Kundura Sinema ve Kundura Sahne’nin önderliğinde altıncısı düzenlenecek Bir Yaz Gecesi Festivali, 29 Temmuz-14 Ağustos tarihleri arasında Beykoz Kundura’da gerçekleşecek. Sınırlı sayıda satışa sunulan biletleri bugünden itibaren beykozkundura.com adresinden alabilirsiniz.

Altı yıldır İstanbullu sanatseverleri açık havada ve Boğaz’ın kıyısında keyifli yaz akşamlarına davet eden   Bir Yaz Gecesi Festivali’nin film programı belli oldu. Film ve müziğin uyumlu birlikteliğinden ilhâm alarak hazırlanan festival programı bu yıl, unutulmaz birçok film müziğinin yaratıcısı, 4 Oscar ve 9 Grammy ödüllü Amerikalı besteci ve müzik yapımcısı Henry Mancini’ye odaklanıyor. Mancini’nin müziklerini yaptığı, yönetmenliğini Blake Edwards’ın üstlendiği dört klasik film, restore edilmiş kopyalarıyla Türkiye’de ilk kez Bir Yaz Gecesi Festivali kapsamında Beykoz Kundura’da seyirciyle buluşuyor.

61 yıldır parlıyor

Henry Mancini ve Blake Edwards ortaklığının ilk büyük başarısı da olan 1961 yapımı “Breakfast at Tiffany’s / Tiffany’de Kahvaltı”, romantik komedi türünün başyapıtlarından. Truman Capote’nin aynı adlı kısa romanından uyarlanan film, New York sosyetesinde ‘parti kızlığı’ yaparak sınıf atlamaya çalışan Holly’nin, yan dairesine taşınan genç yazara aşık olmasıyla değişen hayatını konu alıyor. Audrey Hepburn’ün ikonik karakteri ve performansıyla hafızalara kazınan film, Henry Mancini’nin Oscar ve Grammy ödüllü müzikleri ve Johnny Mercer’ın sözlerini yazdığı Oscarlı, efsanevi şarkısı “Moon River” ile 61 yıldır parlaklığını yitirmeyen gerçek bir klasik.

İlk iki ‘Pembe Panter’ ile çılgın eğlence

İkilinin verimli birlikteliklerinin en bilinenlerinden “Pembe Panter” serisinin ilk iki filmi “The Pink Panther / Pembe Panter” (1963) ve “A Shot in the Dark / Karanlıkta Bir Çığlık” (1964) da festivalde izleyebileceğiniz filmler arasında.

Peter Sellers’ın müthiş performansıyla canlandırdığı sakar Müfettiş Jacques Clouseau’nun Pembe Panter elmasını çalmaya niyetli ünlü hırsız Phantom’u yakalamaya çalışırken içine düştüğü komik olayları anlatan “Pembe Panter”, Mancini’nin meşhur tema müziği ve jeneriğinde ilk kez karşımıza çıkan Pembe Panter çizgi karakteriyle de unutulmaz. Serinin ikinci filmi ve hayranlarınca en sevileni de olan “Karanlıkta Bir Çığlık”ta ise, Paris sosyetesinin önde gelen isimlerinden birinin öldürülmesi olayını araştıran Clouseau’nun başına gelen saçma olayları izliyoruz. Açılış sekansı başta olmak üzere pek çok klasik sahne barındıran film, Henry Mancini’nin uçarı müziğinden de destek alarak esprilerin ardı arkası kesilmeyen çılgın bir eğlence sunuyor.

Tüm zamanların en iyi komedilerinden

Edwards, Mancini ve Sellers üçlüsünü ‘Pembe Panter’siz buluşturan ilk ve tek film de olan “The Party / Tatlı Budala” (1968) ise, Clouseau kadar sakar olan Bollywood oyuncusu Hrundi V. Bakshi ile tanıştırıyor seyirciyi. Şansını denemek için geldiği Hollywood’da sonunda bir filmde rol almayı başaran Hrundi, seti havaya uçurduğu için kovulduğu filmin yapımcısının partisine yanlışlıkla davet ediliyor ve partinin altını üstüne getiriyor. Edwards’ın sessiz sinema dönemine saygı duruşunda bulunduğu ve slapstick komedinin zirvelerinden sayılan film, tüm zamanların en iyi komedileri arasında gösteriliyor.

Biletler beykozkundura.com’da satışta

Kundura Sinema ve Kundura Sahne’nin önderliğinde 29 Temmuz-14 Ağustos tarihleri arasında Beykoz Kundura’da altıncısı düzenlenecek Bir Yaz Gecesi Festivali’nin 100 TL’den ve sınırlı sayıda satışa sunulan film biletlerini beykozkundura.com adresinden alabilir, iki ve daha fazla bilet alımlarında %20 indirimden yararlanabilirsiniz.

Ayrıntılı bilgi için: beykozkundura.com

Özgün endüstriyel mimarisiyle sıradışı bir izleme deneyimi sunan Kundura Sinema’nın programında bu hafta, Ava Gardner ve James Mason’ın başrolünde olduğu romantik kara film klasiği “Pandora And The Flying Dutchman / Pandora ve Uçan Hollandalı” gösterilecek. İçinde bir tek umudun kaldığı yasaklı kutuyu açan Pandora ile denizcilerin kıyamet habercisi saydığı Uçan Hollandalı efsanesinin gotik bir bileşimi olan 1951 yapımı film, restorasyonu 12 yıl sürmüş 4K yenilenmiş kopyası ile Türkiye’de ilk kez izleyiciyle buluşacak. Ömer Hayyam’dan Man Ray’e uzanan esin perileri ile romantik mistisizmin ve modern sanatın tuhaf ve büyüleyici bir örneği olan film; uhrevi güzelliğiyle erkekleri uçurumun kenarına sürükleyen Amerikalı şarkıcı Pandora ile gizemli Hollandalı denizci Hendrick van der Zee’nin kederli aşkını anlatıyor. Sirenik femme fatale Pandora rolünde yıldız statüsüne yükselen Ava Gardner’ın “Yaptığım hiçbir film beni bu kadar etkilemedi dediği “Pandora ve Uçan Hollandalı”, en büyük hayranlarından Martin Scorsese’in sözleriyle de “İzlemesi tuhaf ve harika bir rüya görmek gibi”. 5 Mart Cumartesi günü saat 17:00’de Kundura Sinema’da gösterilecek filmin sınırlı sayıda biletleri beykozkundura.com’da satışta!

Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın kazan dairesinden dönüştürülen ve özgün endüstriyel mimarisiyle sıradışı bir izleme deneyimi sunan Kundura Sinema‘da bu hafta sonu, 1951 yapımı romantik kara film klasiği “Pandora And The Flying Dutchman / Pandora ve Uçan Hollandalı” (1951) gösteriliyor. Ava Gardner ve James Mason’ın başrolünde olduğu bu eşsiz film, Martin Scorsese’in de renk paletine katkıda bulunduğu 4K çözünürlüğündeki restore kopyasıyla Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşacak. Filmin sınırlı sayıda olan biletleri beykozkundura.com adresinde satışa sunuldu.

Efsanelerin gotik birleşmesi

Oscar Wilde uyarlaması “The Picture of Dorian Gray / Dorian Gray’in Portresi” ile tanıdığımız ABD’li Albert Lewin’in yazıp yönettiği “Pandora ve Uçan Hollandalı”, içinde bir tek umudun kaldığı yasaklı kutuyu açan Pandora ve hayalet gemisiyle kıyamet habercisi sayılan Uçan Hollandalı efsanesinin gotik bir birleşmesi. 1930’ların başında İspanya’da Esperanza (Umut) adlı kurmaca bir balıkçı kasabasında geçen film, uhrevi güzelliğiyle erkekleri uçurumun kenarına sürükleyen, çekici olduğu kadar kalpsiz ve umarsız Amerikalı şarkıcı Pandora ile kasabaya kısa süreliğine demir atmış gizemli ve mesafeli Hollandalı denizci Hendrick van der Zee’nin kederli aşkını anlatıyor.

“Ava’yı perdede en güzel haliyle betimleyen film”

Mitolojiden olduğu kadar Appollinaire’den Ömer Hayyam’a uzanan edebiyat referanslarıyla dikkat çeken film, ünlü sanatçı Man Ray’in De Chirico tarzı gerçeküstücü bir dünya yarattığı tasarımları ve resimleriyle de romantik mistisizmin ve modern sanatın tuhaf ve büyüleyici bir örneği.

Başrolündeki Ava Gardner’ın “Öncesinde veya sonrasında yaptığım hiçbir film beni bu kadar etkilemedi” dediği ve adını yıldız statüsüne yükseltmiş “Pandora ve Uçan Hollandalı”, eleştirmenler ve klasik film hayranları için ‘Ava’yı perdede en güzel haliyle betimleyen film’ olarak anılıyor. Bunda tabii ki, “Black Narcissus” (1947), “The Red Shoes / Kırmızı Pabuçlar” (1948) filmlerindeki titiz işçiliği ile de tanıdığımız Oscarlı Jack Cardiff’in görüntüleri ve İngiliz tasarımcı Beatrice Dawson imzalı kostümlerinin de payı büyük.

Scorsese’nin de katkılarıyla

Technicolor harikası olan filme hayranlığını “İzlemesi tuhaf ve harika bir rüya görmek gibi” sözleriyle vurgulayan usta yönetmen Martin Scorsese’in renk paletine katkıda bulunduğu ve tamamlanması 12 yıl sürmüş 4K yenilenmiş restore kopyası Türkiye’de ilk kez Kundura Sinema’da izleyiciyle buluşacak.

İlk gösterimini 5 Mart Cumartesi günü saat 17:00’de Kundura Sinema‘da yapacak “Pandora ve Uçan Hollandalı”nın tekrar gösterimleri 26 Mart ile 9 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek. Sınırlı sayıda olan ve Tam 85 TL, indirimli 65 TL’den satışa sunulan gösterim biletlerini beykozkundura.com adresinden satın alabilir, iki ve daha fazla bilet alımlarında %20 indirimden yararlanabilirsiniz.

Film öncesi Beykoz Kundura’yı yaşayın

Kapı açılışının saat 15.00’te olacağı gösterim öncesi Beykoz Kundura’nın yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, dilerseniz de Kundura’nın Hafıza’sı – Bir Fabrikaya Sığan Dünya sergisini ücretsiz gezebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Beykoz Kundura’ya Yeniköy’den 20 dakikada bir kalkan motorlar ve şehir hatları vapur/feribotları ile denizden ulaşım sağlayabilir, etkinlik bitiminde de Taksim’e ve Üsküdar istikametinden Kadıköy’e hareket edecek servisleri ücretsiz kullanabilirsiniz. Deniz taksiyi tercih edecek izleyiciler Beykoz Kundura’nın özel iskelesine varabilir, karadan özel aracıyla gelecek izleyiciler de otopark hizmetinden ücretsiz yararlanabilirler.

Kundura Sinema’da bu hafta sonu, Ürdün ve Endonezya’dan iki film, belgesel meraklılarını bekliyor. Ürdün’deki ilk kadın tesisatçıların dünyasına mizahi bir bakış sunan “Waterproof / Su Sızmaz, 28 Mayıs Cumartesi günü gösterilecek. Almanyalı sanatçı ve yönetmen Daniela König’in yönettiği film, evde bir erkek yokken kadınların erkek tesisatçı çağırmalarının yasak olduğu Ürdün’de Khawla, Aisha ve Rehab adlı üç kadın tesisatçıyı odağına alıyor. Hafiz Rancajale’nin 2013 yapımı belgeseli “Behind the Flickering Light: The Archive / Titreyen Işığın Ardında: Arşiv (2013) ise 29 Mayıs Pazar günü izlenebilecek. Güneydoğu Asya’da ilk ve en büyük film arşivi olan Sinematek Endonezya’nın kurucusu Misbach Yusa Biran’ın kişisel yaşamının izini süren film, çağdaş Endonezya sinemasının durumuna ve koşullarına ayna tutuyor. Sınırlı sayıda seyirciye açık olacak ve ücretsiz gösterilecek filmler için rezervasyonlar beykozkundura.com adresinden yapılabilir.

Mimari yapısıyla Türkiye’nin en özgün sinema salonlarından biri olan Kundura Sinema’da bu hafta sonu, Kadın Gücü adlı belgesel seçkisi ve 8 ülke sinemasının ortaklığında hazırlanan Müşterek Sinema projesinin gösterimleri devam ediyor. Saat 17:00’de başlayacak ve sınırlı sayıda seyirciye açık olan gösterimler, beykozkundura.com adresinden rezervasyon yapılarak ücretsiz izlenebilecek.

Ürdün’ün ilk kadın tesisatçıları

Buse Yıldırım’ın küratörlüğünde hazırlanan Kadın Gücü adlı belgesel seçki kapsamında 28 Mayıs Cumartesi günü, dünyanın en kurak ülkelerinden Ürdün’deki ilk kadın tesisatçıların dünyasına mizahi bir bakış sunan “Waterproof / Su Sızmaz (2019) gösterilecek. Almanyalı sanatçı ve yönetmen Daniela König’in yönettiği film, evde bir erkek yokken kadınların erkek tesisatçı çağırmalarının yasak olduğu Ürdün’de Khawla, Aisha ve Rehab adlı üç kadın tesisatçıyı odağına alıyor. Bu kadınlar evlere giriyor, sızıntıları onarıyor ve su depolarını temizliyorlar. Daha da önemlisi kadınlara, her damlası değerli suyu nasıl sorumlu ve tasarruflu kullanacaklarını öğretiyorlar. Bu kadar önemli bir misyon üstlenen ve başarıları ülkenin sınırlarını aşan bu kadınlar, bir süre sonra ahlak polisi için bir tehdide dönüşüyor ve derneklerinin başındaki Khawla yolsuzlukla suçlanıyor. Bundan sonrası, kadınların dostluklarının da sınandığı başka bir mücadeleye dönüşüyor.

Endonezya sinemasının belleği

29 Mayıs Pazar günü ise, Endonezyalı yönetmen Hafiz Rancajale’nin “Behind the Flickering Light: The Archive / Titreyen Işığın Ardında: Arşiv (2013) adlı belgeseli Kundura Sinema’da olacak. Güneydoğu Asya’da ilk ve en büyük film arşivi olan Sinematek Endonezya’nın kurucusu Misbach Yusa Biran’ın kişisel yaşamının izini süren film, unutulmak üzere olan tarihine bakarak, çağdaş Endonezya sinemasının durumuna ve koşullarına ayna tutuyor.

Film, Berlin merkezli kültür proje alanı bi’bak’ın önderliğinde Mayıs ayında başlatılan ve Türkiye’den Kundura Sinema’nın yanı sıra Almanya’dan Sinema Transtopia, Tayland’dan Documentary Club, Romanya’dan Cinema ARTA, Endonezya’dan Forum Lenteng, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Cinema Akil, Şili’den CCC, Angola’dan da Cine Geração sinemalarının ortaklığında geliştirilen Müşterek Sinema (Cinema of Commoning) projesi kapsamında seyirciyle buluşuyor.

Gösterim öncesi Beykoz Kundurayı yaşayın

Etkinlik günleri biletinizi ibraz ederek gösterimden 2 saat önce Beykoz Kundura’ya giriş yapabilir; dilerseniz yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, dilerseniz de Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya sergisini ücretsiz gezebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Beykoz Kundura’ya Yeniköy’den 20 dakikada bir kalkan motorlar ve şehir hatları vapur/feribotları ile denizden ulaşım sağlayabilirsiniz. Deniz taksiyi tercih edecek izleyiciler Beykoz Kundura’nın özel iskelesine varabilir, karadan özel aracıyla gelecek izleyiciler de otopark hizmetinden ücretsiz yararlanabilirler.

 

Yaratıcı belgesel sinemanın özgün ve güncel yapımlarını buluşturacak Kundura Sinema Belgesel Kuşağı gösterimleri bu hafta sonu Beykoz Kundura’da başlıyor. Nisan ve Haziran aylarında sürecek programın ilk seçkisi “Kadın Gücü” adını taşıyor. Dört kıtadan cesur ve mücadeleci kadınların hikâyelerini bir araya getirecek seçkideki 5 film, Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşacak. Brezilya’nın önemli yönetmenlerinden Gabriel Mascaro’nun yedi farklı hizmetçi kadını yakından izlediği belgeseli “Housemaids / Evdeki Hizmetçiler”in gösterimi ile başlayacak seçkide; Ürdün’deki ilk kadın tesisatçıların dünyasına mizahi bir bakış sunan “Waterproof / Su Sızmaz”, Pakistan’da bir fabrika yangınında oğlunu kaybeden bir annenin adalet arayışında binlerce işçinin sesine dönüşmesini anlatan “Discount Workers / İndirim İşçileri”, güreşçi üç kadınının izinde Meksika’daki kadına şiddetin çarpıcı portresini çizen “Luchadoras / Kadın Güreşçiler” ve Venezuela’da politikacıların kirli oyunlarına karşı ateşli bir mücadele veren köylü kadınları konu alan “Once Upon A Time In Venezuela / Bir Zamanlar Venezuela’da” adlı belgeseller gösterilecek. Sınırlı sayıda seyirciye açık olacak ve ücretsiz gösterilecek filmler için rezervasyonlar beykozkundura.com adresinden yapılabilir.

Mimari yapısıyla Türkiye’nin en özgün sinema salonlarından biri olan ve %100 temiz hava ile çalışan ve karışım hücresi içermeyen sertifikalı havalandırma sistemleriyle güvenli bir seyir ortamı sunan Kundura Sinema’da Belgesel Kuşağı bu hafta sonu başlıyor. S. Buse Yıldırım’ın küratörlüğünde hazırlanacak ve yıl içinde yaratıcı belgesel sinemanın özgün örneklerini seyirciyle buluşturacak programın ilk seçkisi Kadın Gücü adını taşıyor. Gösterimleri Mayıs ve Haziran aylarında devam edecek seçki, dört kıtadan cesur ve mücadeleci kadınların hikâyelerinin anlatıldığı 5 filmi, Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşturacak.

Ev içi emeğin içeriden tanıkları

Kundura Sinema’da ücretsiz izlenebilecek seçkinin ilk filmi, “August Winds” (2014), “Neon Bull” (2015) gibi filmleriyle tanıdığımız Brezilyalı yönetmen Gabriel Mascaro’nun ödüllü belgeseli “Housemaids / Evdeki Hizmetçiler” (2012) olacak. 30 Nisan ve 7 Mayıs tarihlerinde gösterilecek film, dünyanın en çok ev işçisi çalıştıran ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alan Brezilya’da yedi farklı evde yaşananları ‘içeriden’ izliyor. Farklı sınıf, din ve bölgeden seçilmiş yedi gencin, evlerinde çalışan ve aynı zamanda birlikte yaşadıkları hizmetçileri kaydettikleri ‘ev videoları’ndan oluşan “Evdeki Hizmetçiler”, Brezilya’nın sömürge geçmişinin kalıntılarından biri olan ev içi emeğini yaratıcı bir bakışla tartışmaya açıyor.

Ürdün’den Pakistan’a, Meksika’dan Venezuela’ya

Seçkide ayrıca; Almanyalı sanatçı ve yönetmen Daniela König’in dünyanın en kurak ülkelerinden biri olan Ürdün’deki ilk kadın kadın tesisatçıların dünyasına mizahi bir bakış sunan filmi “Waterproof / Su Sızmaz” (2019); Ammar Aziz ve Christopher Patz’ın yönettiği, Pakistan’da bir fabrika yangınında kaybettiği oğlunun adaletini ararken, binlerce işçinin de sesi olan Saeeda’nın hikâyesini anlatan “Discount Workers / İndirim İşçileri” (2020); Paola Calvo ve Patrick Jasim’in Meksika’nın ringde ve sokakta güreşçi kadınların izinde kadına yönelik şiddetin çarpıcı portresini çizen, Selanik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü, FIPRESCI Ödülü ve Seyirci Ödülü’nün üçünü birden kucaklamış belgeselleri “Luchadoras / Kadın Güreşçiler” (2021) ve Anabel Rodriguez Ríos’un Hot Springs ve Watch Docs film festivallerinden Büyük Ödül ile dönmüş, Venezuela’da politikacıların kirli oyunlarına karşı ateşli bir mücadele veren köylü kadınları izlediği belgeseli “Once Upon A Time In Venezuela / Bir Zamanlar Venezuela’da” (2020) yer alıyor.

Sınırlı sayıda seyirciye açık olacak ve ücretsiz gerçekleşecek gösterimlere katılmak için beykozkundura.com adresinden rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Gösterim öncesi Beykoz Kundura’yı yaşayın

Etkinlik günleri biletinizi ibraz ederek gösterimden 2 saat önce Beykoz Kundura’ya giriş yapabilir; dilerseniz yeme-içme alanlarında zaman geçirebilir, dilerseniz de Kundura’nın Hafızası: Bir Fabrikaya Sığan Dünya sergisini ücretsiz gezebilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet’i kapsayan zengin bir geçmişe sahip Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası’nın üretim tarihine başka bir perspektiften bakmaya davet eden sergi; fabrikadan kalan makineler, belgeler, eski çalışanlar ve ailelerinin bağışladığı nesneleri ve 2015’ten beri sürdürülen sözlü tarih görüşmelerini bir araya getirerek, büyüleyici yapıların hafızasını canlı tutuyor.

Beykoz Kundura’ya Yeniköy’den 20 dakikada bir kalkan motorlar ve şehir hatları vapur/feribotları ile denizden ulaşım sağlayabilirsiniz. Deniz taksiyi tercih edecek izleyiciler Beykoz Kundura’nın özel iskelesine varabilir, karadan özel aracıyla gelecek izleyiciler de otopark hizmetinden ücretsiz yararlanabilirler.

Türkiye’nin en önemli endüstriyel kültür miraslarından Beykoz Kundura, 27 Ekim UNESCO Dünya Görsel ve İşitsel Kültürel Miras Günü’nü 2021 Fransa yapımı The Méliès Mystery / Méliès’in Gizemi adlı belgeselin gösterimi ile kutluyor. Beykoz Kundura ve ARTE işbirliği ile bugün Kundurama’da çevrimiçi gösterime giren film; Fransız yönetmen Georges Méliès’in sıradışı hayatını ve kayıp filmlerinin kurtarılması sürecinde yaşanan inanılmaz olayları anlatırken; bilimkurgu sinemasının ilk örneği “Le Voyage dans la lune / Aya Yolculuk” (1902) başta olmak üzere sinema tarihinde birçok ilklerin yaratıcısı olmuş bu efsanevi sinemacının mirasını hatırlamaya ve anlamaya davet ediyor. 1896-1913 yılları arasında çektiği 500’den fazla filmin negatiflerini 1923’teki iflasıyla teker teker yakmış Méliès’in şaşırtıcı kariyerini aralayan film, yıllar sonra mahzenlerde ya da çatı katlarında bulunan 200’den fazla kopyanın peşinde seyirciyi soluk kesici bir serüvenin içine sürüklüyor. Éric Lange’ın yönettiği ve film tarihçilerinin yanı sıra Fransız yönetmenler Costa-Gavras ve Michel Gondry’nin görüşlerine yer veren film, Georges Méliès’in kurtarılmış ve restore edilmiş 13 filmini görme fırsatı da sunuyor. Méliès’in Gizemi’ni 27 Aralık’a dek Kundurama’da Türkçe altyazılı ve ücretsiz izleyebilirsiniz.

1800’lerin başına uzanan tarihi ile Türkiye’nin önemli endüstri mirası yapılarından olan Beykoz Kundura, 27 Ekim UNESCO Dünya Görsel ve İşitsel Kültürel Miras Günü’nü “The Méliès Mystery / Méliès’in Gizemi” (2021) adlı belgeselin gösterimi ile kutluyor. Beykoz Kundura ve televizyon kanalı ARTE işbirliği ile Kundurama’da çevrimiçi gösterime giren film, sinemanın ilk yaratıcılarından ve beyazperdede sihrin mucidi olan Georges Méliès’in geride bıraktığı mirası anlamaya ve hatırlamaya çağırıyor.

Éric Lange’ın yönettiği 2021 Fransa yapımı Méliès’in Gizemi, zaman ve mekan uzamı yaratarak sinemanın ilk öykü anlatıcısı olmuş, bilimkurgu ve politik sinema türlerinin ilk örneklerini vermiş, Avrupa’nın ilk film stüdyosunu kurmuş ve hatta, kopyalanıp çoğaltılan ilk filmin yaratıcısı sayılan Fransız yönetmen Georges Méliès’in sıradışı hayatını ve kayıp filmlerinin kurtarılması sürecinde yaşanan inanılmaz olayları konu alıyor.

Méliès’in on üç filmi de belgeselde

1896-1913 yılları arasında 500’den fazla film çeken ve 1923’teki iflası sonucu kapıldığı umutsuzlukla filmlerinin orijinal negatiflerini teker teker yakan, öldüğünde geride sadece 8 filmi kalmış Georges Méliès’in kariyerini aralayan film; yıllar sonra ABD’deki Kongre Kütüphanesi raflarında bulunan 80 orijinal negatifle birlikte başlayan ve “Le Voyage dans la Lune / Aya Yolculuk”un da aralarında olduğu 200’den fazla Méliès filminin kurtarılma ve restorasyon hikâyesine uzanan soluk kesici bir serüvene sürüklüyor.

Éric Lange’ın Serge Bromberg ile birlikte yazdıkları ve film tarihçilerinin yanı sıra Fransız yönetmenler Costa-Gavras ve Michel Gondry’nin görüşlerine yer veren Méliès’in Gizemi, restore edilmiş on üç Georges Méliès filmini izleme fırsatı da sunuyor. Beykoz Kundura ve ARTE ortaklığıyla gösterilen belgeseli 27 Aralık’a dek Kundurama’da Türkçe altyazılı ve ücretsiz izleyebilirsiniz.

Kundurama’da ayrıca

Beykoz Kundura’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama’da ayrıca; Taylandlı sinemacı Sorayos Prapapan’ın ödüllü kısalarından oluşan Yaşamın Kıyısından İnsan Manzaraları seçkisi devam ederken; 13 Kasım’da Kundura Sahne’de vereceği konser için Türkiye’ye gelecek Manu Delago’nun altı müzisyenin eşliğinde Alpler’de kaydettikleri performansı konu alan müzik filmi Parasol Peak ve onun yapım sürecini anlatan On Rock and Ice adlı belgesel de özellikle müzik ve dağcılık tutkunlarını bekliyor.

Fabrika’nın penceresi Kundura Hafıza

Beykoz Kundura’nın geçmişine bugünden bakan Kundura Hafıza da 27 Ekim’e özel bir bildiri yayınladı ve UNESCO’nun Dünyaya Açılan Penceren (Your Window to the World) temasından yola çıkarak, görsel-işitsel kültür mirasının korunması ve aktarılması sürecinin önemli aktörlerinden biri olarak “fabrikanın geçmiş belleğinden günümüze açılan bir pencere”ye dönüşmenin değerini anlattı. Bildiriyi buradan okuyabilirsiniz.

 Kundura Sinema’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama‘nın yeni sezon gösterimleri, geleceğin yönetmenleri arasında gösterilen Taylandlı sinemacı Sorayos Prapapan’ın ödüllü kısalarından oluşan “Yaşamın Kıyısından İnsan Manzaraları” seçkisi ile bugün başlıyor. Anlattığı hikâyelerin ağırlığı ve hüznüne rağmen mizahı elde bırakmayan, heyecan verici ve zengin film diliyle eleştirmenlerden övgüler toplayan Sorayos Prapapan’ın Rotterdam Film Festivali’ne seçilen, Valladolid Film Festivali’nde En İyi Kısa Film seçilen 2014 yapımı trajikomik belgeseli “Auntie Maam Has Never Had a Passport / Maam Teyze’nin Hiç Pasaportu Olmadı”, Afganistan’dan kaçarak İsviçre’ye sığınan bir yönetmenin hikâyesini anlattığı hibrit belgeseli “A Souvenir from Switzerland / İsviçre’den Bir Hatıra” ve 2014’ten bu yana cunta rejiminin hüküm sürdüğü Tayland’da zorunlu askerlikten kaçmaya çalışan iki çocuğun hikâyesini konu alan komedisi “Fat Boy Never Slim / Cıva Gibi Çocuk”, Türkçe ve İngilizce altyazılı seçeneğiyle seyirciyle buluşacak. New York merkezli bağımsız ve deneysel film platformu Kinoscope ortaklığında gerçekleşecek gösterimler, Aralık sonuna dek Kundurama‘da ücretsiz izlenebilecek.

Kundura Sinema’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama’da yeni sezon bugün (24 Eylül), Taylandlı yönetmen Sorayos Prapapan’ın filmlerinden oluşan “Yaşamın Kıyısından İnsan Manzaraları” seçkisi. Anlattığı hikâyelerin ağırlığı ve hüznüne rağmen mizahı elde bırakmayan, heyecan verici ve zengin film diliyle eleştirmenlerden övgüler toplayan yönetmenin kalpleri ısıtacak 3 kısa filmi, yıl sonuna dek Kundurama’da Türkçe altyazılı ve ücretsiz izlenebilecek.

Sorayos Prapapan’ın Rotterdam Film Festivali’nin Resmi Seçkisi’nde gösterilen 2014 yapımı kısa belgeseli “Auntie Maam Has Never Had a Passport / Maam Teyze’nin Hiç Pasaportu Olmadı”, ayak masörü olan ve aynı zamanda Tayland’da bağımsız filmlerde oyunculuk yapan Maam Teyze’nin hikâyesini anlatıyor. Apichatpong Weerasethakul’un Altın Palmiye ödüllü filmi “Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives / Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor”dan (2010) da tanıdığımız Maam Teyze, oynadığı bir filmin Avrupa’da bir festivale seçilmesi ile birlikte gelen davete sırf pasaportu olmadığı için katılamayışının trajikomik hikâyesini izleyeceğimiz film, Valladolid Film Festivali ve Winterthur Kısa Film Festivali’nde Özel Mansiyon kazanmış, Ekadeshma Kısa Film Festivali’nde de En İyi Kısa Film seçilmişti.

Mizah ve ses başrolde

Seçkideki diğer iki film politik sularda yüzerken asıl gücünü mizahtan alıyor ve aynı zamanda ses teknisyeni ve Foley sanatçısı olan yönetmenin ses ile kurduğu ilişkiyi özgün ve yaratıcı şekillerde seyirciye duyuruyor. 2015’te çektiği hibrit belgeseli “A Souvenir from Switzerland / İsviçre’den Bir Hatıra”, Afganistan’daki politik baskıya karşı çıktığı için ülkesini terk etmek zorunda kalan ve İsviçre’ye sığınan bir yönetmenin hikâyesini konu alırken; 2016 yapımı kurmaca kısası “Fat Boy Never Slim / Cıva Gibi Çocuk”, 2015’te yaşanan askeri cunta yönetimi altındaki Bangkok’ta geçiyor ve erkeklerin 21 yaşına geldiklerinde orduda hizmete zorlandığı ülkede hayalleri askerlikten çok uzakta olan iki çocuğun hikâyesini anlatıyor.

Kundura Sinema ve New York merkezli bağımsız ve deneysel film platformu Kinoscope ortaklığında hazırlanan gösterim 24 Eylül-31 Aralık 2021 tarihleri arasında Kundurama’da Türkçe altyazılı ve ücretsiz izlenebilecek.

Beykoz Kundura’nın performans ve tiyatro sahnesi Kundura Sahne’nin çevrimiçi programı bu ay, sıradışı projeleriyle tanınan İsviçreli yönetmen ve sanatçı Stefan Kaegi’yi ağırlıyor. Avrupa’nın en önemli sanat kolektiflerinden ​Rimini Protokoll’ün çatısı altında ürettiği ve Formula 1 yarışmacıları, evcil hayvan sahipleri, politikacılar gibi farklı alanlardan ‘profesyonel olmayan’ oyuncularla ürettiği oyunlarıyla tartışmalar yaratmış ve ödüller kazanmış Stefan Kaegi, 14 Ocak’ta gerçekleşecek Sanatçı Konuşması’nda sanat pratiklerini Türkiyeli izleyiciyle paylaşacak. Kundura Sahne’nin bir diğer sürprizi de, Kaegi’nin insansı robot üreterek sahnelediği ve tiyatroda yapay zeka kullanımını yeni bir dönüme taşıyan 2018 tarihli performansı Uncanny Valley / Tekinsiz Vadinin çevrimiçi gösterimi olacak. kultur.beykozkundura.com‘da gerçekleşecek gösterim Türkçe altyazı seçeneğiyle ücretsiz izlenebilecek.

Beykoz Kundura’nın 2021 bahar aylarında kapılarını açacak ve dans başta olmak üzere performans sanatlarına yenilikçi ve disiplinlerarası bir alan yaratmayı amaçlayan sahnesi Kundura Sahne’nin çevrimiçi programı bu ay, Avrupa tiyatrosunun provokatif ismi Stefan Kaegi’yi ağırlıyor. Farklı formlarda yarattığı etkileşimli, eğlenceli ve çarpıcı projeleriyle tanınan sanatçı, 14 Ocak Perşembe günü gerçekleşecek Sanatçı Konuşması’nda ödüllü sanat pratiklerini Türkiyeli izleyiciyle paylaşacak. Ücretsiz kayıtların beykozkundura.com‘dan yapılacağı konuşma, saat 20.00’de Zoom üzerinden ve Türkçe simültane eşliğinde canlı gerçekleşecek.

Avrupa tiyatrosunun en önemli sanat kolektiflerinden Rimini Protokoll‘un kurucularından olan ve belgesel tiyatrodan işitsel projelere, farklı formatlarda tasarladığı projeleriyle tiyatrodaki gerçeklik duygusuna yeni sorgular getiren Kaegi’nin deneyimlerini paylaşacağı konuşma, Nakledilmiş Oyunculuk ve Uzaktan Kontrol Edilen Seyirciler Üzerinebaşlığını taşıyacak. Aralarında Formula 1 yarışmacıları, evcil hayvan sahipleri ve politikacıların da olduğu farklı gruplardan ‘alanında uzman olan ama profesyonel olmayan’ oyuncularla çalışan sanatçı, GPS navigatörleri, radyo dalgaları, telefon kayıtları, video oyunu gibi farklı form anlayışı ve medya olasılıklarını buluşturan etkileşimli, eğlenceli ve şaşırtıcı projeleriyle tanınıyor.

İnsansı robot sahnede

Kundura Sahne’nin bir diğer sürprizi de, Kaegi’nin 2018’de sahnelendiğinde çok konuşulan ve tiyatroda yapay zeka kullanımını yeni bir eşiğe taşıdığı insansı robotlu performansı Uncanny Valley / Tekinsiz Vadinin gösterimi olacak. Alman edebiyatının sıradışı yazarı Thomas Melle’den referans alınarak kopyalanmış ve üretilmiş bir insansı robotu sahnede tek başına izleyeceğimiz oyun, yazarın çocukluğundan başlayarak edebiyat yolculuğunu ve manik depresif tecrübelerini de anlatıyor. İlk kez 1970’lerde Japon robotist Masahiro Mori tarafından kullanılan ve insanların insansı makineler ile karşılaştıklarında yaşadıkları tekinsiz ve varoluşsal belirsizlik alanını tarif eden ‘Tekinsiz Vadi’ kavramından yola çıkan oyun, seyirciyi ‘insan nedir’ ve ‘makine nedir’ sorularının birbirine karıştığı bu tekinsiz alanda rahatsız edici olduğu kadar merak uyandıran bir izleme deneyimi sunacak. 15 Ocak’tan itibaren kultur.beykozkundura.com‘da yayınlanacak oyun, 15 Şubat’a dek Türkçe altyazılı seçeneğiyle çevrimiçi ve ücretsiz izlenebilecek.

‘Remote X’ yazın İstanbulda

Kundura Sahne’nin Stefan Kaegi ve Rimini Protokoll ile işbirliği 2021 yazında da devam edecek. Kaegi’nin Moskova’dan Taipei’ye, gelişmekte olan şehirlere özel tasarladığı “Remote X” serisinin İstanbul uyarlaması olan “Remote İstanbul, 2021 yazında İstanbullularla yeniden buluşacak. Geçen yıl Eylül ve Ekim aylarında Kundura Sahne’nin İstanbul’a kazandırdığı, ancak pandemi koşullarında ertelenen oyun, seyirciyi oyuncuya dönüştüren kurgusuyla şehirle kurduğumuz ilişkiyi sorgulamaya ve yapay zeka eşliğinde davranışlarımızı gözlemlemeye davet edecek.

Beykoz Kundura’nın Kundura Sinema gösterimleri çevrimiçi devam ediyor. Kundura Sinema’nın Kinescope ile ortaklaşa gerçekleştirdiği “Zamansız Masallar” seçkisi, deneysel belgeselleriyle Berlin, Rotterdam gibi büyük festivallerin keşif yönetmenlerinden birine dönüşen Hindistanlı sinemacı Prantik Narayan Basu’nun ödüllü 3 kısa filmini bir araya getiriyor. Basu’nun Şamanizm, Hint felsefesi, feminizm gibi bir çok alana referanslar taşıyan filmleri halk hikâyelerinden ve mitlerden yola çıkarak doğa ve insan arasındaki kırılgan ilişki üzerine lirik meditasyonlar yaratıyor. Kundura Sinema’nın Kinescope ile ortaklaşa gerçekleştirdiği “Zamansız Masallar” seçkisi, 1 Şubat 2021 tarihine kadar kultur.beykozkundura.com‘da Türkçe altyazı seçeneğiyle ücretsiz izlenebilir.

Beykoz Kundura’nın Kundura Sinema gösterimleri kültür blog sayfası kultur.beykozkundura.com‘da çevrimiçi devam ediyor. Kundura Sinema ve çevrimiçi film izleme platformu Kinescope ortaklığında hazırlanan “Zamansız Masallar” seçkisi, deneysel belgeselleriyle Berlin, Rotterdam gibi önemli festivallerce yakın takibe alınan Hindistanlı sinemacı Prantik Narayan Basu’nun ödüllü kısalarını bir araya getiriyor. Bu yıl Berlin Film Festivali’nin keşif sinemacılarını buluşturduğu yetenek programı Berlinale Talents’a seçilen yönetmenin ödüllerle karşılanan 3 filmi, yazının kullanılmadığı, sadece söylencelerin var olduğu bir dünyanın halk hikâyelerinden ve mitlerinden yola çıkarak doğa ve insan arasındaki kırılgan ilişki üzerine lirik meditasyonlar yaratıyor.

Bir timsah insanları buluşturur

1 Şubat 2021 tarihine kadar kultur.beykozkundura.com adresinde ücretsiz gösterilecek “Zamansız Masallar” seçkisinde Prantik Narayan Basu’nun Makara” (2013), “Sakhisona” (2017) ve “Renklerin Sarayı / Palace of Colours adlı filmleri yer alıyor.

Yönetmenin ikinci filmi de olan ve dünya prömiyerini Roma Film Festivali’nde yapan Makara”, Myanmar ve Hindistan kültürlerinde anlatılan “Yağmur Bulutu Adlı Timsah” (A Crocodile Named Rain Cloud) adlı halk masalından esinleniyor. Mumbai’de suni bir gölden çıkarılan bir timsahın toplumun farklı kesimlerinden insanları bir anlık da olsa bir araya getirmesini konu alan film, doğanın ve anlatıcının seslerini adeta tek bir aktöre dönüştürdüğü etkileyici ses çalışmasıyla Hindistan Film ve Televizyon Enstitüsü’nün En İyi Ses Tasarımı Ödülü’nü almıştı.

“Doğanın canlılığına duyulan aşk hikâyesi”

2017 yapımı “Sakhisona” ise, Hindistan’ın güneyindeki yerli halkın “Sakhisona” adını verdiği dağlık bölgede geçiyor ve yakın zamanda yapılan kazılarda bulunan 6. yüzyıldan kalma bir manastırın kalıntılarının mistik izini sürüyor. Sevgilisiyle kaçtıkları ormanda sığınacakları bir ev arayan Sakhisona’nın ormanın gizemlerini keşfederken, içindeki Şaman gücünü uyandırışını anlatan film, halk hikâyeleri, tarih, Şamanizm gibi farklı alanların yanı sıra dönemi için oldukça ilerici kadın kahramanı üzerinden feminist referanslar da barındırıyor. Ünlü film eleştirmeni Nicole Brenez’in yılın en iyilerinden biri olarak gösterdiği ve Mumbai ile FICSUR festivallerinde En İyi Kısa Film seçilen “Sakhisona”, 2017’de Rotterdam Film Festivali’nde kısa film jürisi tarafından “Dünyanın arkeolojik katmanlarında saklı mitlere gerçeküstü, şiirsel bir yaklaşım; doğanın canlılığına duyulan bir aşk hikâyesi” gerekçesiyle Altın Aslan’a değer görülmüş ve böylece Prantik Narayan Basu, festival tarihinde bu ödülü kazanan ikinci Hindistanlı yönetmen olmuştu.

Basu’nun şimdilik son filmi de olan “Renklerin Sarayı”, geçen yıl dünya prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nin kısa film yarışmasında Altın Ayı için yarışmıştı. IDFA, DMZ, Bilbao gibi önemli belgesel ve kısa film festivallerinde de gösterilen film, Hindistan’ın kuzeyinde yaşayan Santal yerlilerinin yaratılış mitinden yola çıkıyor. Seyirciyi, bölgede erozyon ve çökmeler sonucunda oluşmuş ve göz alıcı renkleriyle dikkat çeken tebeşir taşı tepelerine taşıyan ve köy halkının bu taşlarla süslediği ya da onardığı evlerine misafir eden film, binlerce değişik versiyonu olan bu miti Santalli bir kadının ağzından dinlememize olanak sağlıyor.

Altın Aslan’ı alan ikinci Hindistanlı yönetmen

Hindistanlı sinemacı Prantik Narayan Basu, 1986’da dünya geldi. Kalküta Üniversitesi’nde İngilizce Sanat okudu. 1960’dan beri ülkenin en önemli sinema eğitim kurumuna dönüşen Hindistan Film ve Televizyon Enstitüsü’nde sinema yönetmenliği eğitimi aldı. 2011’de mezuniyet filmi “Ek, Do” ile Mumbai Uluslararası Film Festivali’nde Jüri Ödülü’nü kazandı. 2013’te çektiği “Makara”, dünya prömiyerini Roma Film Festivali’nde yaptı. Toto Funds the Arts’ta En İyi Kısa Film seçilen “Hata Mahal” (2015) adlı kısa belgeselinin ardından çektiği “Sakhisona” (2017), BFI, Mumbai gibi önemli festivallerde gösterildi ve Rotterdam’da En İyi Kısa Film dalında Altın Aslan alarak bu ödülü kazanan ikinci Hindistanlı yönetmen oldu. 2019’da yönettiği “Rang Mahal”, Berlin Film Festivali’nin Kısa Film Yarışması’nda Altın Ayı için yarıştı ve IDFA, ZINEBI gibi önde gelen belgesel film festivallerinde gösterildi. Bu yıl Berlin Film Festivali’nin keşif sinemacılarını buluşturduğu yetenek programı Berlinale Talents’a seçilen Prantik Narayan Basu, bir grup dansçıyı konu alan “Bela” adlı uzun belgeseli üzerinde çalışıyor.

Kundura Sinema’nın kültür blog sayfası kultur.beykozkundura.com üzerinden çevrimiçi gösterilen “Zamansız Masallar”, 1 Şubat 2021 tarihine kadar Türkçe altyazı seçeneğiyle ücretsiz izlenebilir. Çevrimiçi film izleme platformu Kinescope ile ortaklaşa gerçekleşen gösterimler 2021 yılında yeni seçkilerle devam edecek.