Tiyatro, konser ve performans salonu olarak tasarlanan Kundura Sahne kapılarını açtı.
Fabrika döneminde hem çalışanların hem Beykoz halkının katılımıyla gerçekleştirilen film gösterimlerinden ilhamla, Kazan Dairesi’nin bir bölümü bir sinema salonuna dönüştürüldü.
Kundura Sinema, 2018’in kasım ayından bu yana düzenli aralıklarla yenilenen küratöryal film seçkilerine ev sahipliği yapıyor.
Beykoz Kundura’nın ilk açık hava sinema etkinliği Restore Film Günleri yapıldı.
Kundura Hafıza’nın sözlü tarih çalışmaları başladı. Çalışma kapsamında Beykoz Kundura’nın kapıları bir kere da eski fabrika çalışanlarına açıldı. Fabrika emektarıyla başlayan sözlü tarih çalışması günümüzde Kundura Hafıza Arşiv ve Araştırma Merkezi isimli bir araştırma merkezine ve Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği isimli bir sivil toplum kuruluşuna dönüştü.
Sokak dekoru kurulan ilk televizyon dizisi Öyle Bir Geçer Zaman ki oldu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün geliştirdiği Milli İktisat Politikası’nın bir sonucu olarak 1933 yılında Sümerbank kuruldu. Sümerbank, yerli üretimi arttırmanın yanı sıra, toplumun sosyal, kültürel ve gündelik hayatını da dönüştürüp modernleştirecek bir kurum olma misyonunu yükleniyordu. Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrika’sında da okuma - yazma kursları, meslek eğitimleri düzenlendi, spor kulüpleri kuruldu, çalışanların çocukları için kreşler, çalışanlar için lojmanlar inşa edildi. Okuma odaları ve sinemaları ile Fabrika’nın içinde çalışanlar ve aileleri için yeni bir dünya inşa edildi.
Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, Sümerbank’ın özelleştirilmesi kapsamında bugünkü sahibi olan Yıldırım Holding bünyesine katıldı. İki asır boyunca sanayiye hizmet eden Fabrika yapısı Bu süreçten sonra da sahip olduğu kültürel değerin verdiği sorumlulukla hareket ederek 2005 yılı itibarıyla yaratıcı endüstriye hizmet vermeye devam etti.
1980’li yıllarda Fabrika zarar etmeye başladı. 1987’de Sümerbank’ın özelleştirilmesi kararı ile banka, Kamu Ortaklığı İdaresi’ne devredildi. 1993 yılında Çevre Bakanlığı, Fabrika’nın çevreyi ve Boğaz’ı kirlettiği gerekçesiyle deri bölümünün kapatılması talimatını verdi. 1999 yılında ise Bakanlar Kurulu kararıyla Fabrika’nın üretimine son verildi.
Fabrika’nın yıllık üretim kapasitesi 2 buçuk milyon çifte yükseldi.
Asırlar boyu deri ve kundura fabrikası olarak faaliyet gösteren alan, günümüzde bir hikaye fabrikasına dönüştü. Türkiye’nin öncü Endüstri Miraslarından bir tanesi olan Fabrika alanı içerisindeki tarihi yapılar restore edilerek yeniden işlevlendirildi. Platoları, Sineması, Sahnesi, Arşiv ve Araştırma Merkezi ve Kundura Hafıza Kültürel Mirası Koruma Derneği ile Kültürel ve Yaratıcı Endüstri’nin en önemli merkezlerinden bir tanesi haline geldi.
Eski Hamidiye Kağıt Fabrikası’nın yapıları farklı yıllarda Lastik İşletmesi, Suni Deri Fabrikası, Ambar, İşçi Lojmanları, Yemekhane, Kreş ve Sinema olarak kullanıldı.
Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası’nın verimliliğini arttırmak ve üretim tesislerini modernleştirmek amacıyla Çekoslavakya’dan bir grup mimar ve mühendis Fabrika’ya gelerek günümüzde de varlığını devam ettiren Yeni Kundura Fabrikası’nın inşaasına başladılar. 1964 yılında Bat’a Ayakkabı Fabrikası’ndan gelen Çek mühendisler vasıtasıyla Fabrika’da bant sisteminde üretim modeli kuruldu.
43 milyon liralık yatırımla Fabrika’nın üretim kapasitesi arttırıldı ve yıllık kapasite 1 milyon 863 bin çift kunduraya çıkartıldı. Bu yıllarda Fabrika 178 memur ve 2317 işçisi ile faaliyet gösteriyordu.
1940’lı yıllardan itibaren Beykoz deri ve Kundura Fabrikası dünyanın farklı bölgelerindeki ayakkabı fabrikalarında gözlemler yapmak üzere memur ve mühendislerini gönderirken 1947’de Çekoslavakya’daki Bat’a Ayakkabı Fabrikası’na mühendislerini gönderdi ve Fabrika’nın tarihinde önemli bir yere sahip olacak iş birliklerinin ilk temeli atıldı.
Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası çalışanları sendikalaşma sürecine girdi. Sendika sayesinde fabrika çalışanları birçok yan hakka sahip oldukları gibi çalışanların sosyal hayatlarını, kültürel ve sanatsal gelişmelerini desteklemek amacıyla çeşitli eğitimler, sinema salonu, spor faaliyetleri, geleneksel hale gelen kutlama ve şenlikler de hem Fabrika’nın, hem de tüm Beykoz halkının günlük hayatına dahil oldu.
Devlet eliyle Türkiye’deki tüm memur ve askerelere Beykoz Kundura’nın ürünleri dağıtılmaya başlandı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimleriyle milli sanayiyi ve yerel üretimi desteklemek amacıyla Sümerbank kurulunca Beykoz Fabrikası da Sümerbank’a bağlandı ve “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Sanayii Müessesesi adını aldı.
Beykoz Fabrikası, ordunun uhdesinden alınarak Milli İktisat Bankası’na devredildi.
Asırlar boyunca tüm Türkiye'nin kundura ihtiyacını karşılayan Fabrika’da, 1810 yılından 1999 yılına kadar 111.614.718 çift kundura üretildi.
Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Beykoz Fabrikası, Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü’ne bağlandı.
Birinci Dünya Savaşı’nın ilk yılında Fabrika müdürlüğüne, efsanevi müdürlerden Binbaşı Sabit (Tapan) Bey tayin edildi. Mustafa Kemal Atatürk ile aynı tarihlerde Mekteb-i Harbiye’de öğrenci olan Sabit Bey, savaş döneminde askerin ihtiyaç duyduğu kundura ve deri malzemelerin üretimine öncelik verdiği gibi İstanbul’un işgal altında olduğu Milli Mücadele yıllarında da üretimi devam ettirmeye çalışarak Beykoz’dan Anadolu’ya mühimmat göndermeyi başardı.
Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası çalışanları sendikalaşma sürecine girdi. Sendika sayesinde fabrika çalışanları birçok yan hakka sahip oldukları gibi çalışanların sosyal hayatlarını, kültürel ve sanatsal gelişmelerini desteklemek amacıyla çeşitli eğitimler, sinema salonu, spor faaliyetleri, geleneksel hale gelen kutlama ve şenlikler de hem Fabrika’nın, hem de tüm Beykoz halkının günlük hayatına dahil oldu.
Sultan İkinci Abdülhamid’in emriyle Fabrika dahilinde Şişli’deki Osmanbey semtine de adını veren Mabeyinci Osman Zeki Bey tarafından, İngiliz ortaklığı ile Hamidiye Kağıt Fabrikası’nın inşaasına başlandı. 1912 yılına kadar faaliyetlerine devam eden kağıt fabrikasının yapısı da günümüzde devam etmektedir.
Viyana’da düzenlenen Uluslararası Dünya Fuarı’nda Beykoz’da üretilen ayakkabı ve çizmeler altın madalyaya layık görüldü.
Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Beykoz Fabrikası, Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü’ne bağlandı.
Paris’te düzenlenen Uluslararası Dünya Fuarı’nda (Exposition Universelle) Osmanlı sanayi ürünleri arasında Beykoz’da üretilen deri askeri malzemeler, ayakkabı ve çizmeler de sergilendi.
Sultan Abdülmecid döneminde Fabrika’nın genişletilmesi ve modernleştirilmesi çalışmaları başladı. 70 yeni deri kuyusu açıldı, 2 taş değirmeni kuruldu ve 2 buhar kazanı getirtilerek Beykoz’daki fabrikada da Avrupa’daki örnekleri gibi buharlı makinelerle üretim başladı.
İkinci Mahmud, Yeniçeri Ordusu’nu lağvettikten sonra Beykoz’daki fabrikaya yeni bölümler inşa ettirdi. Daha önce sadece askeri teçhizat üreten Fabrika, yeni kurulan Asakir-i Mansure isimli modern ordu için ayakkabı ve çizme de üretmeye başladı.
Beykoz Deresi’nin yanında, Hamza Efendi isimli bir kimseye ait olan debbağhane İkinci Mahmud’un emriyle satın alındı. Dabakhane-i Klevehane-i Amire ismini alan tesis palasaka ve koşum takımı gibi ordunun ihtiyaç duyduğu deri malzemeler üretmeye başladı. Böylelikle Beykoz’da iki asra yakın bir süre devam edecek olan deri üretim serüveni başlamış oldu.
Öncesinde balıkçıların mesken tuttuğu, değirmenlerin yer aldığı geniş alan 1804 yılında Kağıt Fabrikası'nın kurulmasıyla birlikte Türkiye'nin ilk endüstri merkezlerinden bir tanesine dönüştü.