Tim Burton

Tim Burton’ın erken dönem klasiklerinden, yarattığı gotik dünyalar ve melankolik karakterleriyle öne çıkan ‘Beterböcek’ ve ‘Makas Eller’, Kundura Sinema’nın Pazar Sineması Kulübü kapsamında izleyiciyle buluşacak.

Kaan Denk*

Kariyerinin başından beri yarattığı kendine has evrenle, çemberin dışında kalmış kahramanlarının hikâyelerini genel izleyici kitlesine aktarabilmiş özel bir yönetmen Tim Burton. Tabii ki her sinemasever için bazı filmleri diğerlerinin önüne geçecek ve kimisi kişisel tecrübelerle daha özel kalacaktır. Ancak özellikle kariyerinin erken dönemlerindeki eserlere kayıtsız kalabilmek çoğu izleyici için pek mümkün değil.

Bugün hepimizin tanıdığı meşhur Tim Burton dünyası, yönetmenin 13 yaşından beri çektiği kısa metraj animasyon filmlerle inşa olmaya başlamıştı. En son bu sene Addams Ailesi’nin sevilen üyesi Wednesday’in popüler dizisinde, yapımcı ve yönetmen koltuğunda oturan Burton’ın dünyasının markalaşmış izlerini görmekse hala mümkün. Gotik kültürün karanlık öğelerini her işinde kullanan yönetmen, filmlerinde belki biraz ürperme hissi ama çoğunlukla yüksek dozda eğlence vadeder. Aslında bu yönleriyle de dikkat çeken, Tim Burton denilince akıllara gelen ve yönetmenin sinemasını özetler nitelikteki iki modern klasikten bahsetmek gerekebilir: Beterböcek (Beetlejuice, 1988) ve Makas Eller (Edward Scissorhands, 1990).

Gotik’in Renkli Yanı

Yönetmenin erken dönem kısa filmlerinde gösterdiği yetenekten etkilenen Warner Bros., 1985 yılında çıkan Pee-wee’nin Büyük Macerası’nı (Pee-wee’s Big Adventure) yönetmene teslim etmişti. Hem gişede hem de aldığı eleştirilerle başarı sağlayan ilk uzun metrajının ardındansa, en büyük Burton klasiklerinden biri için çalışmaya başlamışlardı. Beterböcek her yönüyle yönetmenle özdeşleşmiş karakteristik özellikleri barındıran, genel izleyici kitlesi için “tuhaf” kaçabilecek öyküsüne rağmen tam bir anaakım filmiydi. Tim Burton filmlerinin ürpertici ve eğlenceli olmalarının yanı sıra, bu sıfatları gölgede bırakan meşhur gotik melankolisine de ilk kez bu filmde rastlıyorduk. Neredeyse bir çocuk filmine aitmiş gibi hissettiren koşuşturmacalı bir eğlencenin altında oldukça hüzünlü bir hikâyeye de sahipti Beterböcek.

Filme adını veren ve Michael Keaton’ın canlandırdığı “poster karekterini” saymazsak, hikâyenin ana kahramanları olan genç Maitland çiftinin hazin öyküsünü izliyoruz aslında. Film, birbirine aşık genç çiftin, kendileri için büyük ama çok sevdikleri evlerinde yeni bir hayat kurarken talihsiz bir kaza geçirmesiyle başlıyor. Yürek burkan bu açılışı çok hassas bir tonla atlatan Burton, sonrasında izleyicilerini Beterböcek’in de içinde yer aldığı “öteki dünya” evrenine davet ediyordu. Maitlandların arada kalmışlığı ve artık kendilerine ait olmayan evlerini terk etmek istemeyişleri, Burton usulü dünyevileştirilmiş ahiret temsilinden doğan eğlenceyle dengeleniyordu. Halihazırda hikâyenin sahip olduğu bu akışı şaşırtıcı bir ustalıkla filme yansıtabilen Beterböcek’in asıl gotik melankolisiyse başka bir yerde gizliydi.

Filmin en sevilen karakterlerinden, Winona Ryder’ı yıldız statüsüne yükselten Lydia Deetze, daha sonra her Tim Burton filminde göreceğimiz o gotik kahramanlardan biriydi. Ebeveynleri başta olmak üzere tanıdığı kimseyle ilişki kuramayan ve çevresindeki dünyaya ait hissetmeyen Lydia’nın melankolisi, Beterböcek’te önce bir aracı, sonra da kurtarıcı rolüne dönüşüyordu. Tüm bu işlevselliğiyle filmde kilit rollerden birini oynayan karakter, aynı zamanda yönetmenin kariyerinin iyi bir temsiliydi. Dışlanmış hisseden kahramanın kendini içinde rahat hissedebileceği bir dünya yaratmanın, Tim Burton’ın hem bireysel karakterinin hem de sanatsal üretiminin imzası olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

BANLİYÖDEN DÜNYAYA CANAVAR MASALLARI

Çok değil, yalnızca iki yıl sonra (araya görece büyük bütçeli bir Batman filmi sıkıştırarak) kendisinin yazdığı bir klasiğin başında görmüştük Tim Burton’ı. Yönetmenin en sevdiği edebi eserlerden ‘Frankenstein’in (ve biraz da ‘Pinokyo’nun) hikâyesini fazlasıyla hatırlatan bir noktadan yola çıkıyordu Makas Eller. Bir masal formatında şahit olduğumuz hikâye, gotik kültürün hassasiyetini tüm yönleriyle perdeye taşıyordu. Kendisini yaratan ustası, ellerini tamamlayamadan hayatını kaybedince, oldukça keskin ve makas bıçağını andıran on parmakla dünyaya gelen Makas Eller’in yapayalnız hayatına odaklanıyordu. Yine temelinde acı bir kayıp hikâyesi yatan bu melankolik dışlanmışlığın bu kez fiziksel bir gerekçesi de vardı.

Popüler kültür içindeki gotik imajı başta olmak üzere, toplum içerisinde “ucube” olarak görülen ve çemberin dışında tutulan her karakterin sahip olduğu hislere, depresif bir canavar masalıyla karşılık veriyordu Burton. İçine kapanıklığı, inceliği, masumiyetiyle fazlasıyla insani özelliklere sahip bu canavarın tek eksiği, belki de sevdiklerine dokunabilecek bir çift eldi. Bu açıdan bakınca Makas Eller’in hikâyesi, özellikle 1980’li yılların sonlarında sıkça rastladığımız, stereotiplere yaslanan Hollywood anlatılarının arasında parlıyordu. Gençlik filmleri, aksiyon filmleri ya da tüm diğer yüksek dağıtım imkanına sahip dramalarda “ucube” etiketiyle tipleştirilen ve bunun artık bir norma dönüştüğü dönemde dev bir ucube yaratmıştı. Johnny Depp’in canlandırdığı ve gotik kültürle ilgili her şeyi temsil eden Makas Eller, anaakım sinema izleyicisinde büyük bir sempati uyandırmış ve tıpkı sonunda önemli bir ders veren anonim masalların yaptığı gibi dışlanmışların hikâyesini çemberin içine dahil etmişti.

Bugün hala devam eden kariyerindeki son dönem işlerinde aynı temalara ve özellikle kendisiyle özdeşleşmiş görsel öğelere rastlamaya devam ediyor olsak da Tim Burton’ın erken dönem filmlerinin bariz bir farkı var. Apayrı bir yazının konusu olabilecek bu farklılıklarda muhtemelen dikkatleri ilk çeken ve son dönem işlerinde eksikliği hissedilen husus, Beterböcek ve Makas Eller gibi filmlerin yansıttığı ruh olsa gerek. Hassasiyetle yazılmış ve resmedilmiş bu naif hikâyeler, biraz çekildikleri dönemin biraz da taze bir sinema gözüne sahip genç Tim Burton’ın etkisiyle normalde olabileceğinden çok daha özel eserlere dönüşmüştü. Belki de bu sebeple bu iki özel filmi, dönüp dönüp izlenecek zamansız klasikler olarak anmamız oldukça doğal.

Beterböcek ve Makas Eller 8 ve 16 Nisan’da Kundura Sinema’nın Pazar Sinema Kulübü kapsamında izleyiciyle buluşacak.

*Bu yazı Altyazı‘da yayınlanmıştır.

Tim Burton’ın B türü korku sinemasına ve gotik edebiyata duyduğu aşkla yarattığı kült filmi “Edward Scissorhands / Makas Eller” (1990), Kundura Sinema programı Pazar Sinema Kulübü ile Şubat’ta İstanbullu izleyiciyle buluşuyor. Yaratıcısı olan mucidin ani ölümüyle, ellerinin yerinde makas bıçaklarla yarım kalan çocuk kalpli Edward’ın yaşadıklarını anlatan 90’lar klasiği bu filme bakışınızı değiştirecek 10 bilgiyi sıraladık.


Untitled – Tim Burton, 1990.

1 – İllüstrasyondan ilhamla

Tim Burton’ın hayatından derin izler taşıyan “Makas Eller”, dahi sinemacının en kişisel yapıtı. Filmin ilk fikri, illüstrasyonlarıyla da tanınan Burton’ın gençliğinde çizdiği, parmakları yerine uzun, keskin bıçaklar olan zayıf, ciddi bir adamı tasvir eden bir illüstrasyondan geliyor. Suburbia adlı kasaba da, Burton’ın doğup büyüdüğü Burbank, California’nın bir temsili. Banliyöde büyümeyi ‘Bir Frankenstein filminde olmaya’ benzeten Burton için Edward, dışlandığı ve yalnızlıkla geçen gençliğinin bir avatarı adeta.

Johnny Depp – Edward Scissorhands, 1990. Fotoğraf: Park Circus/Paramount

2 – Referanslarıyla da benzersiz

Burton başlangıçta filmin bir müzikal olmasını planlasa da, bu fikirden kısa sürede vazgeçiyor. Senaryoyu birlikte yazdığı Caroline Thompson, “First Born” adlı ilk romanıyla dikkatleri çekmiş genç bir yazar ve Burton ‘canavar bir cenini anlatan’ romana hayran olup ona teklif götürüyor. Derinden ortaklıkla başlayan bu işbirliği, “The Addams Family” (1991), “The Nightmare Before Christmas” (1993) ve “Corpse Bride” (2005) ile de devam ediyor.

Senaryo sürecinde, Burton’ın çok sevdiği B türü korku sinemasına ve gotik edebiyata sık sık bakılıyor. Böylece film, ‘Notre Dame’ın Kamburu’ndan ‘Operadaki Hayalet’e, ‘Frankenstein’dan ‘King Kong’a ve hatta peri masallarına uzanan referanslarıyla da benzersiz bir yapıma dönüşüyor.

Tim Burton ve Johnny Depp, ‘Edward Scissorhands’ın setinde, 1990. Fotoğraf: Twitter

3 – Burton ve Depp ilk kez birlikte

Edward rolü için, Tom Cruise, Gary Oldman, Jim Carrey ve Robert Downey, Jr. gibi isimlerle görüşülüyor, deneme çekimleri yapılıyor. Söylentilere göre listede Michael Jackson’ın bile adı geçiyor. Cruise “Daha mutlu bir son istediği için” rolü geri çevirirken; Oldman yıllar sonra bir röportajında, en büyük pişmanlıklarından birinin Edward rolünü reddetmek olduğunu söylüyor.

“Makas Eller”, 90’lar ve 2000’lerin popüler filmlerinin yıldız ikilisi olacak Tim Burton ve Johnny Depp’in birlikte ilk filmleri. Yapımcıların aksine aktör, Burton’ın ilk tercihi oluyor. Dönemin popüler dizisi “21 Jump Street” (1987-1991) ile dönüştüğü genç idol imajından sıyrılmanın yollarını arayan Depp, Burton’ın teklifini hemen kabul ediyor. “Makas Eller”de çok iyi arkadaş olan ikili sırasıyla, “Ed Wood” (1994), “Sleepy Hollow” (1999), “Charlie and the Chocolate Factory” (2005), “Corpse Bride” (2005), “Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street” (2007), “Alice in Wonderland” (2010), “Dark Shadows” (2012) filmlerinde de birlikte çalışarak bağlarını sürdürüyorlar.

Johnny Depp – Edward Scissorhands, 1990. Fotoğraf: Park Circus/Paramount

Johnny Depp, senaryoyu ilk okuduğunda “Bir bebek gibi ağladığını” söylüyor. Filmde sadece 169 kelime konuşan Edward’a hazırlanmak için, Charlie Chaplin’in sessiz dönem filmlerini izliyor. Kostümü ve protez makyajının uygulanması iki saate yakın süren Depp, Edward’ı daha iyi anlamak için, deriden kostümü herhangi bir soğutma yapılmaksızın giymekte ısrar ediyor ve Edward’ın evine kaçtığı sahnede, aşırı sıcaktan dolayı sette bayılıyor.

Tim Burton ve Vincent Price, Edward Scissorhands’ın setinde, 1990. Fotoğraf: Park Circus/Paramount

4 – PrIce son kez perdede

Edward’ın yaratıcısı mucit rolünde izlediğimiz Vincent Price, özellikle B türü korku filmlerindeki rolleriyle tanınan ve Tim Burton’ın küçük yaşlarından beri hayran olduğu bir aktör. Burton’ın ‘süper kahramanım’ dediği aktöre olan aşkını, 1982’de çektiği ve kendini ‘Vincent Price’ olduğunu hayâl eden bir çocuğu anlatan harika kısa filmi “Vincent”tan da biliyoruz. “Makas Eller”de Price’a özel yazdığı mucit rolü ise, başlangıçta daha geniş kurgulansa da, aktörün Parkinson’a yakalanması nedeniyle sahneleri minimuma indiriliyor. 1993’te hayatını kaybeden aktörün rol aldığı son film “Makas Eller”, göründüğü son an ise ölüm sahnesi oluyor.

Johnny Depp & Winona Ryder, 1997. Fotoğraf: Barry King

5 – Depp ve Ryder romansı

90’ların en gözde çiftlerinden Johnny Depp ve Winona Ryder, bu filmin çekimlerinde sevgili olup, aynı yıl nişanlanıyorlar. People ile yaptığı bir röportajda Depp, “27 yıllık hayatımda Winona ile hissettiğim duyguyla karşılaştırılabilecek hiçbir şey olmadı” diyor ve sağ pazısına “Winona Forever” dövmesini yaptırarak tüm dünyaya aşkını ilan ediyor. (Ayrılmalarının ardından Depp, dövmeyi yeniden yorumluyor ve “Wino Forever” olarak değiştiriyor.)

Robert Smith

6 – Saçlar Robert SmIth’ten

Edward’ın saçının ilhâm kaynağı The Cure’dan Robert Smith’e dayanıyor. Hatta Burton, müzikleri ilk onun yapmasını istiyor, ancak o sırada “Disintegration” albümünü kaydetmekle meşgul olan müzisyen teklifi geri çeviriyor.

Tim Burton & Danny Elfman, 2022. Fotoğraf: amp-worldwide.com

7 – Satürn ve Grammy adayı müzikler

Filmin Satürn ve Grammy ödüllerine aday olmuş unutulmaz müzikleri Danny Elfman’ın imzasını taşıyor. “Beetlejuice”ta (1988) da birlikte çalışan ikilinin yolu, “The Nightmare Before Christmas” (1993), “Mars Attacks!” (1996), “Sleepy Hollow” (1999), “Charlie and the Chocolate Factory” (2005) ve “Frankenweenie” (2012) ile devam etti.

Johnny Depp & Dianne Wiest – Edward Scissorhands, 1990. Fotoğraf: Park Circus/Paramount

8 – Sweeney Todd’a selam

Edward’ın mahalledeki kadınların saçını kestiği sahnede çalan şarkı, 1979 yapımı meşhur Broadway müzikal “Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street”e gönderme yapıyor. Johnny Depp daha sonra Tim Burton’ın 2007 yapımı aynı adlı uyarlamasında Sweeney Todd’u oynuyor.

Edward Scissorhands, 1990. Fotoğraf: Park Circus/Paramount

9 – En kült Burton

“Makas Eller”, Ernest Mathijs ve Xavier Mendik’in hazırladığı, kült literatürünün ana kaynaklardan kabul edilen “100 Kült Film” adlı kitaba girmiş tek Burton filmi. Steven Schneider’in “Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film” arasında da yer alan film, Amerikan Film Enstitüsü’nün 2005’te yayınladığı 100 Yılın En İyi Film Müzikleri listesine alındı.

Tim Burton Fotoğraf: The Guardian

10 – Son söz…

Tim Burton, “Makas Eller”in ‘En iyisi olmasa da en sevdiği’ filmi olduğunu söylüyor ve “saflığını bozacağına” inandığı için de, hiçbir zaman bir devam filmini çekmeyi düşünmüyor.

 

“Makas Eller”i 12 ve 26 Şubat tarihlerinde Kundura Sinema’da izleyebilirsiniz.