Gerçeklik ile fantezinin birbirine karıştığı Federico Fellini başyapıtı “8½“, sinemanın özgürlüğüne ve yaratıcılığın sınırsızlığına yazılmış bir aşk mektubu adeta. Marcello Mastroianni, Claudia Cardinale gibi ikonik oyuncuları, Nino Rota‘nın usta işi müzikleri ve benzersiz tasarımıyla 60 yıldır ışıltısını koruyan bu eşsiz klasik, 5 Ağustos‘ta restore edilmiş kopyasıyla Bir Yaz Gecesi Festivali‘nde.
KUNDURA BLOG | MERCEK
https://www.youtube.com/watch?v=6TsElhgMeXE
Fellini’nin hayatından esinler taşıyan ve en kişisel filmi sayılan “8½”, ilhâm perisini yitirmiş dünyaca ünlü yönetmen Guido Anselmi’nin peşinde rüyalarla dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Yeni filmini tamamlamakta sıkıntılar yaşayan Anselmi, bir yandan çevresindeki insanların beklentileriyle başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da gerçeklik, anılar ve fanteziler arasında dolaşıyor.
Marcello Mastroianni’nin canlandırdığı Guido, Fellini’nin temsili aslında ve onun yönetmenlik kariyerindeki zorluklarla mücadele edişinin bir hikâyesi olarak da okumalara izin veriyor.
“8½”, aslında Fellini’nin dokuzuncu filmi. Filmin ismi de, Fellini’nin daha önceki çalışmalarını, uzun metrajlı ve kısa filmleriyle birlikte topladığı ve hesaplamalarının karıştığı bir noktaya işaret ediyor.
“8½”, dönemin geleneksel film yapısını sorgulayan ve İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının sınırlarını zorlayan bir deneysellik taşıyor. Fellini, gerçeklik ve hayal dünyası arasında geçişler yaparak, zaman ve mekanın akışını manipüle ediyor ve seyirciyi kendine özgü bir deneyime davet ediyor.
“8½”, oyuncularıyla da parıldayan bir sinema şöleni. Marcello Mastroianni, Guido rolünde en ikonik performanslarından birini sunuyor. Kusursuz oyunculuk becerisi ve karizmatik duruşuyla Mastroianni, karakterinin sanatsal krizlerini ve kişisel hayatındaki zorlukları ustalıkla yansıtıyor.
Sinemanın efsanelerinden Claudia Cardinale ise Claudia rolüyle, filmin cazibesini artıran bir varlık olarak öne çıkıyor. Oyuncunun güzelliği, zarafeti ve karizması, karakterin sırrını ve çekiciliğini başarıyla yansıtıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=W4_lhVhiPRE
Filmin müziklerinde usta İtalyan besteci Nino Rota’nın imzası bulunuyor. Fellini’nin ilk solo yönetmenliği “Lo sceicco bianco”dan (The White Sheik, 1952) başlayarak çok sayıda Fellini filmini bestelemiş Rota, izleyiciyi karakterlerin dünyasına taşıyan bir ses manzarası yaratıyor. Müzikal çeşitlilik açısından da zengin olan “8½”, caz, tango, klasik ve operatik parçalar gibi birçok farklı müzik tarzını bir araya getiriyor. Filmin açılışında duyulan “La Passerella di Otto e Mezzo” ve önemli dönüm noktalarında kullanılan “La Passerella di Addio” adlı tema müzikleri özellikle unutulmaz.
Filmin Piero Gherardi’ye ait sanat yönetimi ve kostüm tasarımları, Fellini’nin vizyonunu tamamlayan çarpıcı ve göz alıcı görsel unsurlarının etkileyici bir parçası. “La Dolce Vita” (1960) ile ikinci Oscar’ını yine bir Fellini filmiyle kazanan Gherardi, yönetmenin ilk filmi de olan “Luci del varietà”dan (1950) başlayarak “La Strada” (1954), “Nights of Cabiria” (1957), “Amarcord” (1973) gibi Fellini klasiklerini de tasarlamıştı.
1963 Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü alan film, Akademi Ödülleri’nde de Siyah-Beyaz Film Dalında En İyi Kostüm Tasarımı ve Yabancı Dilde En İyi Film ödüllerini kazandı. İtalyan Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nde En İyi Yönetmen, En İyi Yapımcı, En İyi Senaryo, En İyi Orijinal Hikâye, En İyi Müzik, En İyi Görüntü Yönetimi dalındaki ödülleri toplayan film ayrıca, BAFTA Ödülleri’nde En İyi Yabancı Film seçildi.
“8½”, eleştirmenlerin yere göğe sığdıramadığı filmlerin başında geliyor. Ünlü eleştirmen Roger Ebert, filmi ‘sanatın büyüleyici gücüyle dolu’ diye tarif etmiş, Fellini’yi de “Yaratıcılığın derinliklerine dalıyor ve bir sinema şaheseri yaratıyor” sözleriyle övmüştü. Rolling Stone’dan Peter Travers, “Fellini’nin yönetmenlik becerisi, hayal gücüyle birleşerek bu filmde zirveye çıkıyor. Görsel bir şölen ve düşünsel bir yolculuk sunuyor” derken; bir diğer ünlü eleştirmen Pauline Kael de The New Yorker’daki yazısında şunları söylemişti: “8½, sinemada yaratıcılığın doruklarından biri. Fellini’nin derinlikli karakter çalışmaları ve görsel estetiği, sinema sanatının sınırlarını zorluyor.”
https://www.youtube.com/watch?v=WCDX1j0jMZA
“8½”, birçok yönetmeni de derinden etkiledi. “All That Jazz” (1979), “Synecdoche, New York” (2008), “The Science of Sleep” (2006), “I’m Not There” (2007) ve “Holy Motors” (2012), ilhâm olduğu filmlerden sadece birkaçı.
Avangart ve önemli etkiler bırakmış bir klasik olarak kabul edilen film, BFI’ın 2002’de düzenlediği ve yönetmenlerce seçilen “Tüm Zamanların En İyi 50 Filmi” listesinde üç numarada kendine yer buldu. Sıklıkla gelmiş geçmiş en iyi filmler arasında gösterilen film aynı zamanda, Vatikan’ın sinemanın 100. yılı olarak kabul edilen 1995’te derlediği “Tüm Zamanların En İyi 45 Filmi” listesine dahil edildi.
https://www.youtube.com/watch?v=RmIC9pQ80Fk
5 Ağustos Cumartesi akşamı Bir Yaz Gecesi Festivali’nde izleyebileceğiniz film ile ilgili detaylar ve biletler için buradaki linke tıklayınız.
Cannes’dan Altın Palmiye ödüllü Fellini başyapıtı “Tatlı Hayat” (La Dolce Vita, 1960), izleyici ve eleştirmenlerin de ortaklaştığı bir gerçekle, “Yalnızca bir film değil, gerçek bir sanat eseri”. Çekim teknikleri, rüya sekansları ve sıradışı karakterleriyle sinema sanatının sınırlarını zorlayan film, restore edilmiş kopyasıyla 4 ve 20 Ağustos tarihlerinde Bir Yaz Gecesi Festivali’nde gösteriliyor.
KUNDURA BLOG | MERCEK
Federico Fellini’nin karakteristik büyülü gerçekçilik tarzının unutulmaz bir örneği olan “Tatlı Hayat”, Romalı gazeteci Marcello Rubini’nin peşinde şehrin gece hayatında 7 gün süren bir yolculuğa çıkarır. Sanatçılar, aristokratlar, gazeteciler, mankenler ve seks işçileri gibi farklı hayatlardan insanlarla karşılaşan Marcello, bir süre sonra hem kendi değerlerini hem de insan doğasının karmaşıklığını sorgulamaya başlar.
“La Dolce Vita” terimi, İtalyanca’da ‘tatlı hayat’ anlamına geliyor ve İtalya’da 1950’lerin ortalarında ortaya çıkan bir yaşam tarzını ifade ediyor. Roma gece hayatında ve hedonist tutkularda yolculuğa çıkaran film, modern toplumun yozlaşmışlığını ve boşluğunu eleştirirken, medya ve sanat dünyasına da sözünü esirgemiyor.
1960’lar İtalyasının sosyal ve ahlaki değişimini cesur bir bakışla yakalayan Fellini, uzun takip planları, çarpıcı kompozisyonları ve yaratıcı kurgusuyla, sinemada yeni bir estetik anlayışın ve deneysel yaklaşımın habercisi de olur. Film, görsel zenginlik, etkileyici sahneler ve sembolik anlatımı birleştirerek izleyiciye görsel bir şölen sunar.
Gösterime girdiği 1960 yılında büyük bir skandala yol açan film, Roma’nın gece hayatını ve lüks yaşamı eleştirirken, bazı muhafazakar gruplar tarafından ahlaki değerleri sarsmakla suçlanır. Katolik Kilisesi, filmin Mesih’in gelişiyle alay ettiğini söyleyerek filmi ve yönetmeni kınadı ve onu “La sconcia vita” (kirli hayat) olarak damgalar. Sansürle karşı karşıya kalan film, bazı ülkelerde kesilerek gösterilir.
Dönemi için oldukça uzun süren çekimleriyle de ünlü olan filmin bazı sahneleri haftalarca çekilmiş ve büyük bir titizlikle planlanmıştır. Özellikle Anita Ekberg’in Trevi Çeşmesi, nam-ı diğer Roma Aşk Çeşmesi’nde suyla oynadığı sahne 7 günde çekilmiştir.
Yıldız oyuncu kadrosu da unutulmazdır. İtalyan aktör Marcello Mastroianni, Marcello Rubini rolünde kariyerinin zirvesine yerleşirken, baştan çıkarıcı film yıldızı Sylvia rolünde Anita Ekberg, Maddalena rolünde Anouk Aimée ve Marcello’nun eski sevgilisi Emma rolünde Yvonne Furneaux, filmin büyüsünü artırırlar.
“Tatlı Hayat”, sinema tarihinin en ünlü yönetmen-oyuncu birlikteliklerinden birinin de başlangıcıdır. Fellini ve Mastroianni arasındaki kıvam öylesine iyi tutmuştur ki ikili daha sonra, “8½” (1963), “Juliet of the Spirits” (1965), “Fellini Satyricon” (1969), “Roma” (1972), “Amarcord” (1973), “City of Women” (1980), “Ginger and Fred” (1986) ve “Intervista” (1987) filmlerinde de birlikte çalışırlar.
Görsel anlatımı ve Otello Martelli’nın ışıltılı siyah-beyaz geniş ekran sinematografisi, filmin en dikkat çeken unsurlarındandır. İmajları, kompozisyonları ve kullanılan sembolik imgeleriyle sinema sanatının gücünü gösteren film, estetik görsellik, derinlikli karakterler, toplumsal eleştiri ve yaratıcı anlatımıyla sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir.
İtalya’nın ulusal hazinesi olarak kabul edilen “Tatlı Hayat”, birçok unutulmaz sahne ve kültürel ikona evsahipliği yapar. Roma üzerinde asılı duran İsa heykeli ve özellikle Trevi Çeşmesi’ndeki sahneler, sinema tarihindeki en ikonik ve etkileyici anlardan biri olarak kabul edilir.
https://www.youtube.com/watch?v=eSA3Q0Jf43Y
“Tatlı Hayat”, sadece görsel şöleniyle değil, aynı zamanda İtalyan besteci Nino Rota’nın büyülü müzikleriyle de hatırlanan bir klasiktir. Film, Roma’nın yüksek sosyetesinin gece hayatını ve bohem yaşamını ele alırken, Rota’nın besteleri de bu atmosferi mükemmel bir şekilde yansıtır. Hüzün, romantizm ve büyüleyici bir atmosfer taşıyan müzikleri, Marcello’nun karmaşık duygularına ve karakterlerin iç dünyasına eşlik eder. Filmle aynı adı taşıyan ünlü tema müziği, büyüleyici bir melodiyi yakalar ve izleyicileri Roma’nın büyülü dünyasına çeker. Sadece birkaç notayla bile filmi hatırlatan bu ikonik tema, Nino Rota‘nın dehasını gösterir.
1961 Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye alan film, Akademi Ödülleri’nde de Siyah-Beyaz Film Dalında En İyi Kostüm Tasarımı Oscar’ını kazanır. David di Donatello Ödülleri’nde En İyi İtalyan Filmi ve En İyi Yönetmen seçilir ve İtalyan Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nden de En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Orijinal Hikâye ve En İyi Yapım Tasarımı ödülleriyle döner.
Eleştirmenlerin de övgüyle söz ettiği bir filmdir “Tatlı Hayat”. İşte birkaçı…
“‘Tatlı Hayat’, sinemada yeni bir çağın başlangıcını temsil ediyor. Fellini’nin yaratıcılığı ve görsel estetiği, filmi unutulmaz kılıyor.” – The Guardian
“Fellini’nin ‘Tatlı Hayat’ ile yarattığı dünya, hem büyüleyici hem de rahatsız edici. Film, modern toplumun boşluğunu ve manevi çöküşünü derinlemesine keşfediyor.” – The New York Times
“‘Tatlı Hayat’, büyüleyici bir rüya deneyimi sunuyor. Fellini’nin görsel anlatımı ve Marcello Mastroianni’nin performansı, filmi sinema tarihindeki unutulmaz yapıtlar arasına taşıyor.” – Empire
“Fellini’nin ‘Tatlı Hayat’ı, yalnızca bir film değil, bir sanat eseri. Bu filmdeki görsel kompozisyonlar, sembolik anlatım ve karakter derinliği, sinema sanatının sınırlarını zorluyor.” – Sight & Sound
“Tatlı Hayat”, sinemada yeni bir dönemin başlangıcın da simgelerindendir. Yeni Gerçekçilik akımının önde gelen örneklerinden biri olarak gösterilir ve “Blow-Up”tan (1966) “Midnight Cowboy”a (1969), “The Passenger”dan (1975) “In the Mood for Love”a (2000), birçok klasiğe ilhâm kaynağı olmuştur.
https://www.youtube.com/watch?v=1BeWEPXWDX4
4 ve 20 Ağustos tarihlerinde Bir Yaz Gecesi Festivali’nde izleyebileceğiniz film ile ilgili detaylar ve biletler için buradaki linke tıklayınız.