15 Haziran 2021
Kundura Sahne‘nin bu yıl ilki düzenlenecek, performans alanında disiplinlerarası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı olan PerformLab, Türkiye’den ve Hollanda’dan sanatçıları bir araya getirerek 29 Mayıs-6 Haziran tarihleri arasında Beykoz Kundura’da gerçekleşti. Performans sanatçısı ve koreograf Benjamin Kahn On soruluk sohbetler’in misafiri oldu!
Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel
Art Unlimited – 10 Soruluk Sohbetler
Benjamin Kahn
Kundura Sahne‘nin bu yıl ilki düzenlenen, performans alanında disiplinlerarası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı olan PerformLab, Türkiye’den ve Hollanda’dan sanatçıları bir araya getirerek 29 Mayıs- 6 Haziran 2021 tarihleri arasında Beykoz Kundura’da gerçekleşti. Kundura Sahne ile Productiehuis Theater Rotterdam ortaklığında ve Dutch Performing Arts’ın desteğiyle hayata geçirilen PerformLab programı boyunca yapılan açık çağrı sonucu seçilen, kariyerlerinin farklı aşamalarındaki Türkiye’den sanatçılar Barış Arman, Dilan Onay, Doğan Can Serinkaya, Filiz İzem Yaşın, Halil İbrahim Aygün, Nadir Sönmez, Nursev Irmak ve Selen Gürmen bir hafta boyunca Hollanda’dan gelen sanatçıların katılımıyla, çalışmalarını paylaşma ve geliştirme imkânı buldular. PerformLab’e ayrıca, sanatçı İlyas Odman da, sanatsal süreçlere fermantasyon kavramı üzerinden yeni bir bakış açısı kazandırarak Sanat Fermantoru olarak eşlik etti. Fermantasyonu, sanatsal süreçlere yeni bir perspektifle bakmayı sağlayan bir araç olarak kullanmayı öneren bu yaklaşım, PerformLab‘in omurgasını oluşturdu. Hollanda’dan katılan sanatçılar ise dansçı ve koreograf Benjamin Kahn, Amsterdam Fringe Ödüllü dansçı ve performans sanatçısı Cherish Menzo, oyuncu ve performans sanatçısı Khadija El Kharraz Alami ve Green Room ödüllü eğitimci, sanatçı, tiyatrocu ve yönetmen Samara Hersch’den oluşuyordu.
Dansın ve koreografinin güçlü birer politik araç olduğunu düşünen Kahn, bireysel ve kolektif bedenlere bakış açılarımızı yapı-söküme uğratmakla ilgilenirken, performanslarında ister toplumsal cinsiyete, ister ırksal ayrımcılığa, ister beraber üretim dinamiklerine dair olsun, her türlü iktidar ilişkisini merkeze alarak sorgulamaya, yüzeyin altında yatan görünmez şiddeti görünür kılmaya çalışıyor. Kahn PerformLab kapsamında, tasarladığı ve PerformLab katılımcılarından Cherish Menzo’nun performans sanatçısı olarak yer aldığı, cinsiyet ve ırk kavramlarının yanı sıra üreten ve icra eden arasındaki iktidar ilişkilerini de sorunsallaştıran ve birçok festivalde adından hayranlıkla söz ettiren Sorry, But I Feel Slightly Disidentified… adlı özgün işinin gösterimini de katılımcılarla paylaştı.
Performansın özü sizce nedir? Performansı günümüzde nasıl tanımlarsınız?
Bu soruyu cevaplamanın pek çok yolu olduğunu düşünüyorum ama performansın özünün ne olduğunu kendi kendime tanımlamaya çalışacak olursam aklıma gelen ilk şey birlikte olmak, görmek ve görülmek oyununu oynama arzusu ile her şeyden önce kişisel ama kesinlikle kolektif bir deneyim olması. Performansın aynı anda samimi, kolektif, entelektüel, duygusal ve fiziksel olan derin bir deneyime izin verdiğine inanıyorum. Öteki olanla, gerçeklikle veya toplumla olan ilişkimizi sorgulamayı, bağlamından koparmayı veya yeniden formüle etmeyi mümkün kılabilir. Performans, yüce olanın ve aynı zamanda siyasetin yeri. Bu durumda çağdaşı nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum….
Benim için sanat ile sanatın üretildiği zaman ve kültür arasında her zaman bir çağdaşlık vardır ve benim için biri olmadan diğeri olamaz. Sanat üretimi her zaman bu ilişkinin meyvesi. Benim için ortaya çıkan soru daha çok performansın bu toplumda hangi yeri işgal edeceğine nasıl karar verdiğimiz.
Sanatta disiplinlerarası üretimin sanatçılara ne gibi yeni perspektifler sağladığını düşünüyorsunuz
Kendi disiplininiz ile diğer disiplinler arasında gidip gelmenin çok zenginleştirici olduğunu düşünüyorum; tıpkı öğretmenlik gibi, örneğin bu ana hatları görmeyi sağlıyor, ama aynı zamanda dilin gücünü ve bir perspektif sunmayı. Kendi pratiğimizin konumunu değiştirmeyi çok ilginç buluyorum. Tüm projelerin illa çok disiplinli olması gerektiğini düşünmüyorum çünkü bunun yarattığı müzakereyi hafife almamalıyız. Ancak bugün bu çok boyutluluk olmadan düşünmek zor ve bugün birçok sanatçı zaten bu sınırlarda yer alıyor.
PerformLab katılımcıları ile özellikle neleri (hangi performans, süreç vb.) paylaşacaksınız?
Şu sıralar, esas olarak çığlığın maddeselliğini ve sahnede ve/veya kamusal alanda koreografik bir araç olarak nasıl etkinleştirilebileceğini ve kullanılabileceğini inceliyorum. Davet edilen sanatçılarla bu pratiğe bakış açılarını paylaşmak istiyorum, eylem, ses ve çığlık yoluyla nasıl bir fiziksellik üretildiğine bakıyoruz. Çığlık, bir acil durum kanalı olarak “gündelik” hayatımızda zaten neyin içinde ve de icra ediliyor – temsil ediliyor ve hatta yeniden üretiliyor? Bu eşsiz eylem, hem ilkel bir içgüdüsel dürtüde hem de kırılganlığın ticari bir araçsallaştırılmasında ikamet ederken, bazen karşıt olan deneyimler veya anlamlarla nasıl ilişkilendirilebilir ve kendini dışa vurabilir? PerformLab sırasında, hem bir ses, hem de bunların bağırma eylemi üzerindeki etkilerini üreten somatik uygulamalar ve hareket uygulamaları önermeye çalışacağım. Farklı araştırma hatlarının sürekliliğinde, çığlığın kodlar, yorumlar ve halihazırda var olan kullanımlarından beslenerek, radikalleşmiş bir pratiği derinleştirmek istiyorum, ve bu farklı aciliyetleri listeleyerek paylaşacağımızı düşünüyorum. Uygulamada, genişletilmiş bir koreografik pratiğin bu soruları uzamsal ve bedensel maddeye nasıl dönüştürebileceğinin modellerini derinleştirmek istiyorum.
***Röportajın tamamını Art Unlimited Dergisi’nde okumak için TIKLAYINIZ